Evet, son dönemde marinalar deniz ile uğraşan tüm dostların gündeminde. Her geçen gün artan yaşam masrafları Türkiye’nin gündeminde. Şimdi de zenginin derdi gibi gözüken, oysaki zenginlik kavramı ile yakından uzaktan alakası olmayan amatör denizci, yelken okulları, deniz emekçileri gibi kesimi oldukça sert bir şekilde etkiliyor. Kocaman bir sektör bu işten göz göre göre zarar görüyor.
2024 yılının sonunda bir yazı yazmıştım hatırlarsanız. Yelkenin merkezi yer değiştiriyor diye. Bu merkez şu günlerde olduğu yerde kalmak için büyük bir çaba sarf ediyor. Ancak konuşulanlar ve gerçek şu ki marina yenileniyor. Marina ihalesi ve sonrasındaki sürecin gereklilikleri ile ilgili hareket başladı.
Biliyorsunuz Setur Marina iki bölümden oluşuyor. Biri Kalamış Marina benzinliğin olduğu taraf, diğeri Fenerbahçe Marina diye geçiyor. Şimdi bu iki marinadan biri olan Fenerbahçe Marina’nın neredeyse tamamı boşaltılacak. Helikopter pistinin olduğu alandan başlayan denizi derinleştirme işlemleri mendireğin ucuna kadar gelecek. Sabit kazıklı iskelelerin neredeyse tamamı elden geçirilip daha çok teknenin misafir edileceği bir düzene geçilecek. Bir gün bu olacaktı, nasıl bir günde marina olduysa bugün de daha modern ve kullanışlı bir hale dönüşecek. Marina yapım aşamasında kazıklar çakılırken optimistim ile o kazıkların arasında gezerdik zaman zaman, hatta Fenerbahçe Adası’nı birbirine bağlayan köprünün altından geçerdik gizimizi indirip. Dalyan tarafına içerden geçiş yapardık. Bu anılar ve çok daha fazlası yerini yeni anılara yeni güzelliklere bırakacak umarız.
Doğduğum büyüdüğüm topraklar Fenerbahçe ve Kalamış, büyük değişlikleri 1975 yılında doğmuş biri olarak ben bile gördüm. Belvü önünde Fenerbahçe mendirek fenerinin içinde tekneler alargada dururlardı. Tonozlar vardı ve teknelere sandallar ile tekne sahipleri servis edilirdi. Lodostan tekneler o mendirek sayesinde korunur ve denizciliklerini yelkenciliklerini geliştirirdi. Yelken kursları yoktu ama yelkenin abileri vardı ve Pirat, Snipe gibi sınıflarda önce flokçu olarak başlanırdı yelkene. Sonra deneyim kazandıkça dümene geçirilirdi bu çocuklar. O çocuklardan biri de babammış. İstanbul Yelkenin Kayıkhanesi yağlı kızaklar ile çekilen tekneler, Ömer Abay’ın büyük çınar ağacının altındaki mekanı çocukken bende iz bırakan duraklardı.
Bunları niye yazdım, değişim elbette gelişimle birleşince harika. Ancak bu gelişim adı altında bazı manevi değerlerimizi unutmamak gerekli. Nereden geldiğimizi, tarihte neler olduğunu hatırlamakta fayda var.
Bir yerleri doldurduğumuzda yüzey şeklini değiştiriyoruz. Akıntıları değiştiriyoruz, deniz yaşamını değiştiriyoruz. Daha çok ısınan kütle yüzeyini değiştirerek havanın ısınma soğuma rejimini değiştiriyoruz, basınç farklarını değiştiriyoruz, rüzgarları değiştiriyoruz. Benim aklımın alamadığı daha birçok konu değişiyor. Neden bu değişimleri yapma gereği duyuyoruz. Bazı yerleşim merkezleri, olması gerekenden çok daha fazla nüfus alıyor. Rant elbette bu noktada devreye giriyor. Sonra ne oluyor? Doğduğu büyüdüğü yerlere insanların yeni insanlar geliyor. Sonra ne oluyor, yazılı olmayan kurallar, o bölgenin kendi doğal yaşamı değiştirmeye başlıyor insanlarla birlikte. Önce evler yükselmeye başlıyor, sonra da denizi sevmeyen, deniz yaşamını bilmeyen insanlar gelmeye başlıyor mahallenize. Bunları niye yazıyorum, ben babamla birlikte sert lodoslarda evden yürüyerek çıkıp marina olmamışken marinaya benzediği yıllarda yağmurdan veya çırpıntıdan su almış teknelerin sularını boşaltırdık. Kopmuş koltuk iplerini bağlardık. Hiç tanımadığımız hiç bilmediğimiz teknelerdi bunlar. Her suyunu boşalttığımız tekneden sonra şöyle derdik, “tekne nasıl mutlu olmuştur”. Denizde yüzmeye çalışan her araca o günden beri yardım etmek adetimdir. Anlatmaya çalıştığım bu deniz kültürünü esasında yaşatmalıyız. Olimpiyatlara sporcu yollamak elbette çok önemli ama önce deniz kültürümüzü beslemeliyiz yeniden. Duygudan uzak mekanik sporcular üretmek demek aidiyet duygusu olmayan gelip geçen ve izi de kalmayan sporcular demek. Sporcu ve denizciyi, balıkçı ve motor yatçıyı, marinacı ile amatör denizciyi yan yana getirmek lazım. Aynı yöne bakmayı öğrenmek lazım. Denizin getirdiği yardımseverlik duygularını yeniden öne çıkarmak lazım. Aksi takdirde teknelerinize araba veya ev muamelesi yapan işletmeler bir gün gelir ve metrekare üzerinden bir fiyat koyarlar önünüze ve siz de o koydukları fiyatı öder, yaşamaya devam edersiniz. Ne zaman o ödemeyi yapamaz hale gelirseniz o zaman o diyardan göçersiniz. Bu göç genelde şöyle olur. Önce denizci göç eder, iyi denizciler, isyan ederler. Sonra o göç kültürü de götürür. Geriye ne kalır biliyor musunuz? Hiç!! Kocaman bir hiç kalır. Ataköy Marina ilk yapıldığında ne kadar güzeldi. Modern yapısı ve çevre işletmeleri ile birlikte adeta modernliğin sembolüydü. Sonra ne oldu? Fiyat politikaları, çevre işletmelerin müşteri profili derken bir kültür değişimi yaşandı.
Fenerbahçe Marina büyük bir değişime uğrayacak gözüküyor, bu değişim sırasında marina çevresi sosyal yaşam alanlarının içeriği, sattıkları üründen verdikleri deniz kültürüne kadar her şey çok büyük bir önem kazanıyor. Marina bir günde çevresi demir korkuluklarla kapatıldığında, halk o dönem yürüyüşler yapmış halkın yaşam alanlarının kapatılamayacağının protestosunu gerçekleştirmişti. Ancak olan olmuş o dönemin yönetimleri konuyu gündemden düşürüp barınağı marinaya çevirmişti. Barınak marina adına böyle geçmişti. Bugün o eski barınak gerçek manada marina olmak için düğmeye basıyor.
Diyor ki; Fenerbahçe Marina tarafındaki tekne sahiplerini, teknelerinizi çıkarın. Yapım aşaması bitince gelirsiniz. Çıkalım, peki nereye gidelim?
Şöyle olsaydı konu Fenerbahçe Marina içindeki misafirlerimiz için şu noktayı 1 yıllığına kiraladık. Orada teknelerinizi güvenle tutabilirsiniz. Sonrasında sizler için hazırlanan modern yapının içine sizleri davet edeceğiz. Daha anlaşılır olabilirdi. Bu durumda elbette bugünden yarına olacak bir konu değil. Bu proje bir gün olacaktı ve biliniyordu. Bunun altyapı çalışmasına belki bu marinaya başlamadan çok daha önce başlamak gerekiyordu.
Çok basit şu an bizim can havli ile gittiğimiz Küçükyalı Port bize kucak açtı. Belki bir proje ile gidilse çok daha fazla teknenin bir süreliğine konaklayacağı ve hatta belki de geri gelmeden oldukları yerde kalacakları daha ekonomik bir cep marinası haline getirilebilirdi.
Önemli olan denizde daha çok teknenin olması ve bu işin bir sandalla bile yapılabileceğinin yeniden hatırlanması.
Herkes denize yüzünü dönsün, daha çok çocuk denizci olsun. Denizciden kötü insan çıkmaz, deniz sizin bütün sivriliklerinizi törpüler.
Birileri sesimizi duysun ve DENİZCİ MİLLET, DENİZCİ ÜLKE projesi tam da Fenerbahçe Marina’da can bulsun.