Kemerlerinizi bağlayın, çünkü bugün nasıl uçuşa geçtiğimizi ve bu yolculuğun bize neler kattığını paylaşmak istiyorum. “2023 yılında, dünya genelinde kadınların siyasi temsiliyeti rekor seviyeye ulaştı”. Birleşmiş Milletler verilerine göre, parlamentolarda kadın temsil oranı %26.7’ye yükseldi. Kadın girişimcilerin sayısı da hızla artıyor; özellikle teknoloji ve sürdürülebilir enerji alanlarında kadınlar, dünyayı değiştirecek projelere imza atıyor.
“World Sailing”in 2023 verilerine göre, uluslararası yelken yarışlarında kadın sporcuların katılım oranı %40’a ulaştı. Kadınlar, yalnızca yarışmacı olarak değil, aynı zamanda antrenör, hakem ve organizatör olarak da yelken dünyasında etkin bir şekilde yer alıyor.
“Hayatınızın rotasını değiştirmek için hiçbir zaman geç değildir.” Bu söz, benim için bir pusula oldu. Eğitiminiz, aileniz, çocuklarınız, hayvanlarınız, işiniz, kurduğunuz ve korumaya çalıştığınız dünya… Tüm bunlar, sürdürülebilir bir yaşam için verdiğiniz mücadelenin bir parçası. Ancak bazen bu uğurda kendinizi geri plana atıyor, hatta kendi potansiyelinizi göz ardı ediyorsunuz. Ama güzel bir haberim var: “Hiçbir şey için geç kalmış değilsiniz!”
Kendinizi sevin. Çocuklarınızı, ailenizi, eşinizi, arkadaşlarınızı değil; önce kendinizi. Çünkü biz kadınlar genellikle sevgiyi başkalarına yönlendiriyor, kendimizi unutuyoruz. Fakat artık değişiyoruz. Tarih boyunca, kadınların en büyük engellerinden biri, birbirlerini rakip olarak görmekti. Ünlü filozof Thomas Hobbes’un “Homo homini lupus” (İnsan insanın kurdudur) sözü, zamanla toplumsal yapılar içerisinde farklı bir dönüşüm geçirdi. Feminist hareketin ışığında, bu sözün evrimiyle “Kadın kadının kurdudur” anlayışı yıkıldı ve yerine “Kadın kadının yurdudur” bilinci yerleşti. Artık birbirimize destek oluyor, dayanışma içinde güçleniyoruz.
Bu dayanışmanın en güzel örneklerinden biri sinema dünyasında kendini gösteriyor. İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın filmleri, kadın dayanışmasının önemini vurguluyor. Geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde 18 dakika boyunca ayakta alkışlanan “The Room Next Door (Yandaki Oda)” Başrollerini Julianne Moore ve Tilda Swinton’ın paylaştığı film, kadınların hayatlarını birbirlerine nasıl teslim edebildiğini ve bu teslimiyetin aslında nasıl bir güç doğurduğunu anlatıyor. İzleyin, farkına varacaksınız.
Ahoo Daryaei’nin İran’da dikkat çeken protestosu
Tahran’da Ahoo Daryaei isimli bir öğrenci, İran hükümetine bağlı milisler tarafından tacize uğrayıp darp edildiği gerekçesi ile saldırıyı protesto etmek için kıyafetlerini çıkararak, meydan okudu.
Biz kadınların istediği şey çok basit: “İnsan olmaktan kaynaklanan haklarımızı kullanabilmek!” Hâlâ sahip olamadığımız haklar var, gerçekleştiremediğimiz düşler var. Oysa tarih, kadınların bir araya geldiğinde neleri değiştirebildiğine dair sayısız örnekle dolu. İşte size birkaç güçlü kadın:
– Halide Edib Adıvar: Kurtuluş Savaşı’nda ön saflarda mücadele eden, Türk edebiyatına ve kadın hareketine büyük katkılar sunan yazar.
– Sabiha Gökçen: Dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak havacılık tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
– Tracy Edwards: Yelkencilik dünyasında kadınları ön plana çıkaran ve “Maiden” ekibiyle yarışarak tarihe geçen isim.
– Rosa Parks: Sivil haklar hareketinin simgesi
– Marie Curie: Bilim dünyasında çığır açan çalışmalarıyla Nobel Ödülü kazanan ilk kadın.
-Gertrude Ederle: Manş Denizi’ni yüzerek gecen ilk kadın.
-Simone de Beauvoir: Feminist felsefenin temellerini atan ve kadın hakları mücadelesine entellektüel bir yazar.
-Serena Williams: Tenis dünyasında kırılamayan rekorlara imza atarak sporun gücünü kadınlar adına yeniden tanımladı.
– Ecem Güzel: Uluslararası yarışlarda Türkiye’yi temsil eden başarılı bir yelkenci.
– Şahika Ercümen: Serbest dalışta dünya rekorları kırarak kadınların sınırları aşabileceğini gösterdi.
Ve ben, 49 yaşımda ülkemizi temsilen Atlantik Okyanusu’nda yelken açtım! “Double Handed” sınıfında bu büyük okyanus yarışına katıldım.
50’ye yaklaşırken, hayatımın dümenini kırdığımda yanımda yine kadınlar vardı. Onlar sayesinde kendi gücümü keşfettim ve bugün bu gücü sizinle paylaşmak için buradayım.
“Malta Neden Bu Kadar Önemli?”
Öncelikle, dünyaya açılmanın sınırsız seçeneklerinizin anahtarı İngilizce! Bilmeyenler hemen öğrenmeye başlasın. Malta’nın benim için diğer önemli yanı ise “güvenlik!” Can güvenliğimizin tehdit altında olduğu bir ülkeden gelip, dilini ve tarihini bilmeden bu güzel adada, sokaklarda tek başıma özgürce yürüyebilmek büyük bir ayrıcalık. Bu yıl Mart’ın ilk haftasında başlayan” Malta Karnavalı”nda kalabalıkların arasına tek başıma özgürce karışabildim!
İçimden bir ses : “Herhalde öldüm ve cennete giriş böyle oluyor ”dedim, O kadar ütopik gelmişti bana!
“Yelken ve Kadınlar”
Yelken dünyasında nelerle karşılaştığımı bir bilseniz. Kadınları görmezden gelmek için türlü bahaneler üretenlere inat, biz cesaretimizi asla kaybetmedik. Yarıştığım teknelerde hata yapanların çoğunluğu erkekti; fakat onlar, hata yaptıkları için yelkeni bırakmadılar. Kadın odaklı pozitif ayrımcılık yaptığını iddia eden takımlardaki kadın sayılarına ve rollerine bakarsanız, gerçeği görürsünüz.
Başka bir örnek: Bir Yarış sabahı kahvaltıda karşı masadaki bir yelkenci, sandalyesini bana doğru döndürüp “Şu güzel manzaraya bakayım!” dediğinde, ben sadece bakılacak bir manzara değilim, cevabını dolaylı yoldan verdim, ancak anladığını bile sanmıyorum. Çünkü bu tarz insanlar, zihniyetlerini değiştirmedikçe asıl manzarayı kaçıran kendileri oluyorlar.
Ve Son Olarak…
Dünya Kadınlar Günü’nde bahsetmeden geçemeyeceğim tek adam var: “Mustafa Kemal Atatürk!” Türk kadını, seçme ve seçilme hakkını talep etmeden önce, Atatürk 5 Aralık 1934’te bu hakkı bize hediye etti. Dünyada birçok kadın bu haklar için yıllarca mücadele ederken, Atatürk bizleri çoktan ileriye taşıdı.
Öyleyse, kendinizi sevmeye başlayın. Kendinize izin verin. Başlangıç için attığınız her adım, sizi hayallerinize bir adım daha yaklaştıracak. Ve unutmayın: “Hiçbir şey için geç değil!”