Fotoğraflar Berkin Tuncar
Rekabet, oynak rüzgarlar, protestolar, kazalar derken BAYK 2. ayak tüm heyecanı ile geride ve eski yıllardaki rekabeti aratmayacak bir yarışa sahne oldu. Yarışın içinde heyecan dolu anlar yaşanırken yaşanılan ve hafif hasar ile atlatılan bir kaza, kural 2’den çekilen protestolar ve tartışmaya açık sonuçları ise yarışın çarpıcı detaylarıydı.

Yarışın ilk gününde hava raporları orta sertlikte 12-17 knot bandında bir hava gösteriyordu. Yarış komitesi coğrafi bir rotanın içine serpiştirdiği orsa pupa ayağı ile yaklaşık 18 millik bir parkur hazırlamış ve saat 14.00 dolaylarında start işlemlerine başlamıştı. Filonun en hızlı tekneleri ORC A1 grubu ilk startı aldı ve onların start düdüğü ORC B grubunun 5 dakika olarak işlemlere devam edildi. Orsa pupa ayağında kıyasıya bir mücadele yaşandı, her grupta tam bir taktik savaşı vardı. Ancak ORC B2 grubunun uzun süre ORC B1 grubunun önünde ilerlemesi gözlerden kaçmayan detaylardan bir tanesiydi. B1 grubunda namı değer Oz büyücüsü Selim Kakış dümenciliğindeki Lady Sollare, Tunca Çalışkan’ın Omani’si ve Atiye arasında kıyasıya bir mücadele yaşandı ve son orsa şamandırasını hep birlikte dönerek Köcek sığlıklarına doğru ilerlemeye başladılar. Bu sırada hava düşmeye ve güneydoğuya doğru drise etmeye başlamıştı. Köçek sığlığını dönen ORC A1 grubu beklemeye başlamış ve arkadan gelen taze esinti ile B1 ve B2 grubuyla çok yaklaşmıştı. ORC B2 grubunda ilk 3’ün oldukça uzaklaştığı yarışta rüzgarın azalması ile Cemre Metin’in Albatros’u hatayı tolere etmem dercesine liderlerin ensesine yapışmış ve teknelerini durdurmayarak gösterdikleri performans ile ilk günü 2. kapatmıştı.

İlk ayağın en yüksek performansını gösteren teknelerden ORC B1’in lideri Ersen Dinç’in Lobster’ı bu hafta düşen havada yine çok iyi bir performans sergilese de yaşlı bir x-yachts olan Hit-X teknesi usta isimlerden Mustafa Anbarcı dümenciliğinde Lobster’a zor anlar yaşatıyordu ve ilk gün yarışlarında 1. olarak Oldie but Goldy tanımına yakışan bir performans sergiledi. Hit-X 25 yaşında bile olsa bir x Yacht’ın her zaman dikkate alınması gereken bir rakip olduğunun göstergesi gibi parkurda süzülmüştü.

ÜZÜCÜ KAZA
Köçek sığlığı dönüşünde GPS’inin azizliğine uğrayan Tunca Çalışkan’ın Omani’si önce yumuşak bir dokunuş ile karaya oturdu sonrasında ise motorlarını çalıştırarak teknelerini kurtarmaya çalışan ekibin 2. darbesi daha sert olmuş bu sırada balonlarını hazırlayan ekip arkadaşları salmanın sert bir cisme vurmasının yarattığı sarsıntıda elinden yaralanmıştı. BAYK’ın deniz kurtarma ekibi çok kısa sürede olay yerine intikal ederek yaralıyı bota aldı ve karaya ulaştırdı bu sırada yarışına devam eden Omani’nin düzeltme isteği protesto kurulu tarafından olumlu karşılanarak yaklaşık 4 dakika cezalı şekilde ilk yarışını bitirmesine müsaade edildi ve ilk gün aldığı 7.’lik bu ekibin moralini bozmayacak, akşam hastanede geçirdikleri mesaiden sonra start hattına geri döneceklerdi.
Tod değerlerine bakacak olduğunuzda ORC B2 grubunda yarışsa kimsenin itiraz etmeyeceği bir tekne olan Liquid Sky 40.7 model tekneleri ile oldukça zor bir grupta mücadele ediyor. Ancak buna rağmen podyum kotasında kalmayı başarıyorlar. İlk gün 18 millik rotada aldıkları 3.’lük onları podyuma taşıdı ve hafif havada çok da avantajlı olmayan bir tekneyi ellerinden gelen en iyi şekilde kullanarak güçlü rakiplerine karşı iddialı olduklarını hatırlattılar. Kaan Güngör ‘ün 40.7’si çok iyi bir performans sergilerken ORC A grubunda gözler bu yılın sürprizi Kontiki teknesindeydi.

Bu yıl ORC A grubu çok kalabalık değil ancak gövde süratleri yüksek 5 adet teknenin bulunduğu filoda yarış yelkeni bulunmayan Mehmet Atalağ önderliğindeki First 50 Kontiki 2’nin performansı göz dolduruyor. Bu hafta iki yarışta da 1. olarak Xp44, Mat 12, Mat1180 gibi güçlü rakipleri geride bırakarak 1. kürsüsünü kapan Kontiki’nin performansını Dacron yelken seti ile yakalaması filonun içinde oldukça konuşulan konulardan bir tanesi oldu. Özellikle ağır gövde yapısı ile hafif rakiplerine karşı 2. yarışta gösterdiği performans alkışlanması gereken bir mücadele örneğiydi.
FİLO ORSA PUPA İSTEMİYOR
Her yazımda dile getirdiğim orsa pupa yarışı yapılmalı söylemimi bu hafta yarış komitesi ile sohbet ederken bir daha yineledim ve çok şaşırdığım bir cevap aldım. Orsa pupa yarışları tabii ki yapacağız ancak filonun büyük geneli coğrafi rota istiyor, dendiğinde yarışçı dostlarımla sohbet etmeye karar verdim. Neredeyse 10 tekne sahibi ile bu sohbeti yaptım ancak hem çok yakinen tanıdığım hem de çok hırslı olan bazı yarış teknesi sahibi dostlarımın bile coğrafi rotadan memnuniyetine çok şaşırdım. ORC A grubu dışında büyük genel coğrafi rotadan yana ancak ben bu bakış açısını anlamakta güçlük çekiyorum, düşünsenize bir yarış arabanız var ve pistte çıkmak istemiyorsunuz. Bu bende böyle bir intiba bırakıyor. Peki orsa pupa yarışları neden önemli, bunu kısaca bir daha irdeleyip kararı kalabalığa bırakmak zorundayız.
Birbirlerine eş olmayan tekneleri IRC veya ORC sistemine eşitlemeye çalıştığınızda haliyle bazı tekneler bazı teknelere süre veriyor ve bazı tekneler ise süre alıyor. Orsa pupa yarışında ratingi yüksek olan teknelerin atması gereken süre taktiğe, iyi starta ve doğru manevralara bağlıyken coğrafi rotalarda ise bu fark kadere bağlı. Bir dur kalk tüm oyunu değiştirebiliyorken özellikle dar apaz ya da apaz yoğunluklu parkurlarda bu tekneler için fark açmak oldukça zor hale geliyor. Oyun sadece gövde süratine dönüşüyor ve taktik kısmı kayboluyor. Bu yüzden yarış teknesi olup, yarış yelkenlerini jilet gibi dizip aman abi coğrafi rota iyi orsa pupaya gerek yok denmesi beni oldukça şaşırttığı gibi bir filonun yetenek alanının gelişmeye kapalı olduğunu gösteriyor. Yarış komitesi de haliyle organizasyonu ve yarışanları dinleyerek kimseyi kırmamak adına içinde orsa pupa bulunan bir coğrafi rota ile filoyu memnun etmeye gayret gösteriyor. Ancak yelken yarışçılığı bir organizasyondan memnun olmaktan ibaret olmamalı, kupa almak için yarışmak ayrı yarıştan keyif almak için yarışmak ayrı bir konu. Ben bu haftanın kazananlarının içerisinde olsam da aldığım keyif Marmaris Kış Trofesi’nin 1. ayağındaki iki adet olimpik rotadan azdı. Kazanmayı herkes sever ancak iyi bir mücadele yapmadan kazanmaya sevinmek bana çok çocukça geliyor. Devamlı destek sınıfına girip 1. olmak veya insanlara sosyal medyada yelken öğretme cüretini gösterip destek sınıfında 3 tekne ile yarışan bir grupta devamlı 3. olarak aldığı kupayı başarı gibi satmak çocukluğun ötesinde bir gelişememezlik göstergesi.
MEMNUNİYET Mİ? HAKKANİYET Mİ?
Yarış komitesi yarışları yapabilmek ve aldıkları geri dönüşler ile filoyu memnun etmeye o kadar konsantre ki, memnun etmek ilkesi yarışın yapısını bozuyor. Altını çizerek söylüyorum, yarışçıları verdikleri yarış kayıt ücretleri dolayısı ile memnun etmek organizasyonun hakkaniyetli bir yarış yapmak ise komitenin görevi ancak organizasyon komiteye müdahale eder, yarışçılar komite ile birebir müdahale etmeye zorlar ise o yarış komitesinin beyni allak bullak olur ve onları hataya teşvik edersiniz. İsmen yazmayacağım ama yarışın göbeğinde bir telsiz anonsu geldi ve bir yarışçı baş hakeme burada 9 knot stabil rüzgar var bilmem siz görebiliyor musunuz ama biz görüyoruz gibi kinayeli bir anons yaptı. Başhakem ise eminim ki telsizini sıkarak ancak beyefendiliğinden hiç taviz vermeyerek tabii ki görüyoruz efendim diye bir cevap verdi. Anonsu çeken kim olursa olsun, başhakem kim olursa olsun kimse bir yarışın başhakemine böyle bir anons çekemez. Ben 42 yaşındayım, Marmaris Kulübü’nün başhakemi sanıyorum hala yirmilerinde veya sonlarındadır, bilmiyorum ve ben ona bir soru sormaya giderken bile başhakemim diye seslenerek müsaade istiyorum. Bu hafta ben bir düzeltme talebi ile hakem heyetine çıktım, kuralları konuştuk ben iddiamı sundum onlar da kurallar dahilinde açıklamalarını. Ben yarışçı olarak terbiyemi korumak zorundayım, o terbiye seviyesini koruduğum sürece de aynı kalitede cevaplar alıyorum. Bodrum filosunda gözüme çarpan en büyük husus herkes küfür kıyamet bir savunma içinde, tekneler birbirleri ile küfürleşiyor kural 2’den protestolar çekiliyor. Herkes ORC sertifikalarına gömülmüş, başkasına nasıl protesto çekerim derdinde. Bunları da yaparken yarış komitesinin üzerinde baskı kurmaya çalıştıklarını ben görüyorum ve başhakemin sabrının bir sonu olduğunu tahmin ediyorum. Açık söyleyeyim ben bir yarışın baş hakemi olsam ve bana telsizde yorum yapan bir anons gelse bir kural bulur o adamı uçururum. Yapamazsınız, bu kadar basit herkes işini yapsın. Sen yarışacaksın, o yönetecek, organizasyon parti düzenleyecek sapla samanı karıştırma adeti maalesef Bodrum’da baskın durumda.
Ben yarış komitesi adına cevap vereyim, kimseyi memnun etmek zorunda değiller, adil bir yarış düzenlemek için çabalamak zorundalar. Hata tabii ki olacak ama Bodrum’da yapılan hataların büyük çoğunluğu organizasyon ve yarışanların dışarından müdahalesi ile oluyor bu yüzden ben de kendimce gördüğüm hataları minimize ediyorum. Çünkü benim işim de yarışmak, hakemlerle didişmek değil.
İlk yarış günü rota kısaltması uygulaması yarışın kaderini değiştirdi ve aslına bakılırsa yarışı kurtardı. Çünkü startta ilan edilen finiş hattı koyun içindeydi ve oraya esen güneydoğu rüzgarı içeriye girmedi bu yüzden rotayı kısaltarak her teknenin finiş yapmasına olanak tanıdılar. Ancak birinci gün yarışında komik bir hadise yaşandı.
HANGİ ŞAMANDIRA!
Coğrafi rotanın sonlarına yaklaştığımızda Görecek Adası dönüş şamandırası yazan şamandırayı aramaya başladık. Çünkü teknemizde yaşadığımız bir elektrik problemi yüzünden hiç bir göstergemiz ve telsizimiz çalışmıyordu, startı da centreboard’dan kalan alışkanlıklarımız ile düdük ve bayrak ile almıştık. Kendi grubumuzda 2. ilerliyor ve son orsada rakibimizi geçebilmek ümidi ile şamandıra ararken yarış komitesinin sancağında, Görecek Adası’nın güneyinde bulunan şamandırayı gördük ve büyük bir sevinç ile talimatta yazıldığı üzere iskelemizde bırakarak sevinerek rotamıza devam ettik. Çünkü rakibimiz Lady Sollare, Görecek Adası şamandırasını değil yarışta kullanılan pupa şamandırasını dönmüştü. Oh dedik, rakip uçtu biz 1.’yiz. Durum böyle olmadı.
Benim üzüldüğüm kendimizi yakarken bir de Kaan Güngör’ün Liquid Sky teknesini ve Tunca Çalışkan’ın Omani’sini de yaktık. Bizim döndüğümüz şamandırayı görünce talimatlarını kontrol etmiş ve bizim yaptığımızın doğru olduğunu düşünerek geri dönmüşler, doğru şamandırayı döndüklerine inanarak yola devam etmişlerdi. Telsizimiz çalışmadığı için organizasyonun WhatsApp grubunu takip ediyorduk ve orada rota kısaltması ve finiş hattı yazılıydı. Ancak Görecek Adası şamandırası yok gibi bir ibare bulunmuyordu, bu yüzden pupa şamandırasının ilerisine tam da Görecek Adası önüne atılan finiş şamandırasını dönmesi gereken şamandıra sanan Atiye – Omani – Liquid Sky benim gördüklerim ve bu 3 tekne dışında 5 tekne daha bizimle aynı hatayı yaparak yolunu uzatmışlardı. Benim düzeltme talebim bu konu ile ilgiliydi ancak yarış talimatında yazan bir maddeden dolayı duruşmam görülmüş ancak düzeltme talebim reddedilmişti. Problem değil ancak bir filonun çok büyük kısmı aynı hataya düşüyor ise biraz daha dikkatli olunması gerektiği kanaatindeyim. Bu olay gülümseyerek hatırlayacağımız olaylardan biri olarak hafızımıza kazındı. Çok kurnazdık, rakip uçmuştu ya! Biz doğru şamandırayı bulana kadar uçmuştu asıl!
YARIŞTA 2. GÜN
İkinci gün hava tahmin raporları yarış yapamazsınız diyordu ancak gün batısından gelen ılık bir rüzgar tüm filoda yarış yapılabileceğine dair bir ümit doğurdu. Hava oldukça hafifti ancak hem yarış komitesi hem de filo yarışmak istiyordu. 1.3 mile atılan bir orsa şamandırası yine coğrafi ancak 10 millik bir parkur atılmıştı. Startta çok zorlanan filo neredeyse filo halinde start alamadı ve herkes hattan geç çıktı.
Bodrum filosu coğrafya itibari ile sert havaya alışık ancak rüzgar düştüğünde tüm oyun planı değişiyor. ORC A grubunda ilk aldıkları 4.lük ile kürsüden uzaklaşan Murat Sussa ve Ekin Ozan Yener’in x-men, ikinci gün deplasmanlarına oranla onlar için zor olan bir havada hafif rakiplerini geride bırakarak 2. olmayı başararak podyum kotasına kendilerini attı. Finiş hattına 1. Ulaşsalar da aralarında bulunan az fark yetmedi ve günü lider kapatarak 1-1’lik sonuçlar ile ORC A’nın şampiyonu Kontiki oldu.
ORC B1 ve B2 grubunda ise hafif havada geçen mücadele oldukça rekabeti yüksek bir yarış oldu. Rüzgarın yarışı bitirmeye müsaade etmeyeceğini anlayan hakem heyeti ORC B’nin lider tekneleri orsa şamandırasını dönerken rota kısaltması vererek c kod bayrağını bastı. Yazılarımda kendi teknemden çok bahsetmeyi sevmiyorum. Çünkü kalem benim elimde olduğu için bana pek doğru gelmiyor, ancak ikinci yarışın en çok konuşulan teknesi tüm ORC B grubunu arkasında bırakarak ondan 5 dakika önce start alan ORC A tekneleri ile birlikte finiş hattına ulaşan Atiye oldu. Bu yaşlı kız hafif havada ne kadar rekabetçi olduğunu gösterdi ancak Lady Sollare’ye attığı 2.5 dakikalık fark yetmedi ve overall sıralamasında 2. olarak günü bitirdi. ORC All purpose sistemi rüzgar ortalamasını lider tekneden baz alması hem Atiye’yi hem de aslında X-men e dez avantaj sağladı ancak oyun bize göre kuralarına göre oynandı ve her ne kadar hızlı olsak da daha fazla hızlanmamız gerektiğine karar vererek hattan ayrıldık. 1 ve 2. günün hem B2 grubu hem de overall şampiyonu Selim Kakış’ın Lady Sollaresi oldu. Vallahi yazarken utanıyor insan, bildiğiniz Bavaria 40 Cruiser. Ancak Selim Kakış’a rakip olmak çok keyifli, rakibiniz iyi olunca siz de hızlanıyorsunuz, gelişiyorsunuz. Ancak vallahi bu adamı geçeceğim diye daha fazla yelken yaptıracak gücüm kalmadı, varsın ikinci olalım ne yapalım? Gerçekten ellerim acırcasına alkışlıyorum üstadı kimse kusuruma bakmasın. Hava şartları ne olursa olsun, sistem ne olursa olsun, rakip kim olursa olsun fark etmiyor. Tebrikler Lady Sollare!
İlk yaşadığı üzücü kaza dan sonra parkura dönen Omani, hafif havada zorlu bir mücadele örneği göstererek grubunda hattı 3. kesti ve ilk yarışta cezalı şekilde aldığı 7. lige rağmen kendisine podyumda 3. olarak yer buldu ki uzun bir trofede bu puan onun için çok kıymetliydi. 2. günün şansız teknesi ise Cemre Metin’in Albatrosu oldu, hafif havada kör bir noktaya denk gelen Albatros dnf olarak podyumdaki yerini Omani’ye teslim etti. ORC B’nin iddialı teknelerinden olan Albatros için bu puan can sıkıcı olsa da trofenin devamında iddiasını kaybetmeyecek teknelerden bir tanesi olduğu aşikar. ORC B grubunda ise yeni ama eski bir tekne vardı. Camianın sevilen gençlerinden olan Tolga Tüfek kendi yaptığı minik yarış teknesi 3t ile parkurlara geri döndü. Açıkçası benim gözlerim arıyordu, gelişi iyi oldu.
ORC B2 GRUBUNDA SİTEM
ORC B2 grubu en kalabalık grup, rekabeti de oldukça yüksek. Ancak IRC sisteminde yarışırken rakip olmayan bazı tekneleri bu grupta rakip olması özellikle küçük teknelerin canını oldukça sıktı. Çünkü hava şartları normal olduğunda maalesef bazı teknelerin bu grupta yarış kazanması olasılıksız hale geliyor ve bu konu B2 filosu içinde oldukça konuşuluyor. Ben bu fikrin doğru olduğu kanısındayım, bana göre grup şu şekilde olmalıydı.
Atiye
Omani
Lady Sollare
Navita
Aurora X ve ORC B1’de yarışan Liquid Sky bu grupta buluşmalıydı. Tabii yukarıda daha mutlular ise sözüm meclisten dışarı. Atiye ile biz de ORC B1’de olmak istemiştik ancak Tod değerlerimize göre B2 grubuna alındık.
Min x sailing team
Albatros
Bravo Sailing
Gaia
3t
Diğer ayrı bir grup olmalıydı. Burada iki grupta da başarılı olabilecek tek tekne Cemre Metin’in Albatros’u ancak diğer teknelerin bir trofe nezdinde ORC B2’de derece alması imkansız. Belki bir dur kalkta, bir iki yarış. Bu da bile bile derece almayacağından emin bir şekilde 7 ayak en az 14 yarış yarışmak demek. Kurallar ne der bilemiyorum, bu saatten sonra düzeltme yapılamaz sanırım ancak özellikle Min x, Bravo Sailing, Gaia ve 3t’ye yazık oldu.
MARMARİS YAT KULUBÜ BODRUM YARIŞINDA.
Marmaris’ten teknesi ile gelen MIYC yöneticisi Erol Algül’ün teknesinde aynı zamanda diğer bir yönetici olan Uk sailmakers Türkiye’nin sahibi Bülent çelik vardı. ORC konusunda oldukça bilgili olan Erol Algül hem yarışa iştirak ederek hem de BAYK yöneticileri ile sohbet ederek fikirlerini aktardı. MIYC Başhakemi Ezgi Kalaycı’nın da yarış partisinde olması ve ekip olarak yarışı gözlemlemeleri bence çok hoş bir durum. İki Ege kulübünün yöneticilerinin birbirlerinin yarışlarına iştirak etmesi hatta bir gün ortak yarış düzenlemesi bence olması gereken organizasyonlardan bir tanesi. Ancak belirtmek isterim ki BAYK’ın ORC konusunda MIYC’tan alması gereken çok şey var. Çünkü sadece all purpose hesaplaması ile yarışmak böyle majör bir geçiş yapmak için yeterli değil. Bu anlamda yurt dışı yarışlarında oldukça fazla deneyimi bulunan Erol Algül’ün diğer ayaklarda yarışa gelmesi BAYK yönetimi ile daha sık bir araya gelmesi olumlu bir yaklaşım olacaktır. Çünkü yarışçı gözü ile evet kulübümüz çok çabalıyor ancak yeni sistem değişikliğinde işler tam oturmuş değil, ORC’nin bazı kurallarını hala hep birlikte öğreniyoruz ki organizasyon yarışçılardan önce öğrenmeli.
O BALON BU BALON ŞU BALON
İkinci ayakta herkeste ORC belgelerine beyan edilen yelkenler meselesi vardı ve yarışçıların inandığı şu şekildeydi. Eğer bir yelkeni ölçtürüp en büyük yelkeninden küçük bile olsa sertifikaya yazmadan yarışta basamazsın. Biz de bu kurala sığınarak yarış sabahı elimize ulaşan ve ORC ölçücüsü tarafından ölçülmüş daha küçük balonumuzu basmak istedik ve buna dair bir dilekçe verdik. Ancak balonumuzu kullanamayacağımız bilgisini alarak rakiplerimizden de çekindiğimiz ve hakkaniyetin bozulmaması adına yeni balonumuzu yarışta kullanmadık. Ancak yanlış yapmışız çünkü bildiğimiz kural doğru ama bu doğruluk kulüp değil uluslararası sertifikalar için geçerliymiş.
ORC der ki, eğer sen kulüp sertifikası ile yarışıyorsan ve bu sertifikayı çıkarırken en büyük metrekare yelkenlerini beyan ederek ve IRC endorsed sertifikandan referans alınarak kulüp sertifikanı aldıysan, yelkenin ORC tarafından ölçüldüyse ve en büyük yelkeninden küçükse sertifikanda envanter listesine girmeden o yelkeni yarışta basabilirsin.
İyi de bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Şimdi bir yelkenin daha küçük olmasının o tekneyi yavaşlattığına inanmak biraz saçma olur. Çünkü tabii ki bir A3 bir A2’den küçük olacaktır ancak onun açıları denk geldiğinde veya hava sertleştiğinde gayet de ondan büyük bir yelkenden daha fazla hız üretebilir. Bu anlamda bizim balonumuzu basmamak kararımız bence adil bir karardı. Ancak basmaya hakkımız olması da bana manasız geldi. Bunun sonucunda ise kulüp sertifikayla bu işin olmayacağına kesin karar verdim, herkes ORC sisteminde teknelerini ölçtürmeden, tüm yelkenlerini beyan edip sertifikasına işletmeden ORC sisteminin filomuza daha adil yarışlar yaptırması bana göre olasılıksız. IRC mi, ORC miden önce ABC’yi öğrenmemiz lazım. Ben balonumu basabilir miyim? Bilmiyorum, otorite yanlış cevap veriyor, başka bir otorite düzeltiyor ama nihai sonuçta hiç birimiz daha ORC’yi bilmiyoruz ve yeni sistem yarışçıların parası ve emekleri üzerinden deneniyor. Neyse, elimizden geldiğince hızlanmaya çalışmaktan başka çare yok en son kızıp 97 model tekneye fiil takacağım o olacak.
BAYK DENİYOR
BAYK deniyor, iyi bir yarış yapmak için hakem heyeti çok çabalıyor, organizasyon iyi bir organizasyon için çok çabalıyor ve özellikle Marina Yacht Club’ın tartışılmaz desteği BAYK Kış Trofesi’ne her zaman bir lezzet katıyor. Denemeler bir gün son bulacak elbet, yarış kalitesi günden güne iyileşecek ve iyileşiyor da ancak bu ayağın şampiyonu kesinlikle Milta Marina. Çünkü ülkemizin en pahalı marinalarından birinde, bu kadar yer problemi de varken tüm filoyu ücretsiz şekilde ağırlayan ve 2. ayağın da sponsoru olan Milta Marina’nın tüm filoya yaptığı jestler hem harika hem de çok önemliydi. Keza gitmediğimiz birçok yarışta marinalar ücretli diye gitmiyoruz. Milta Marina olmasa BAYK’ta da yarışamıyoruz. Sağ olsunlar, kulübümüze değer katmaya devam ediyorlar.
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın bir sonra ki ayakta görüşmek üzere.