Offshore yarışçılığının zorluklarını ve aslında can güvenliği konusunda ne kadar riskli bir spor branşı olduğunu bu deneyimi yaşayanlar çok iyi bilirler. Offshore yarışçılığı bazı denizciler yanlış yorumlar, ne var ki bu mesafeyi ben de gidiyorum tek kalemde diye ahkam kesen donanımsız bir grup vardır maalesef. Ancak durum pek öyle değil, denizcilikte bir hedefe en kısa sürede değil en güvenli şekilde ilerlemeye çalışırsınız, açık deniz yarışçılığında ise bir hedefe en kısa sürede ve en hızlı şekilde gitmek için teknenizin kapasitesini devamlı zorlarsınız. Kendinizi de tabii ki!
Teknelerin kırılma limitlerine kadar zorlandığı, bir yarışçının hayatında en çok baktığı yerin hız göstergesi olduğu, doğanın gücüyle ona değil kendinize meydan okuduğunuz ve hiçbir motor gücü kullanmadan aslında tam bir teslimiyet içinde seyir yaptığınız çılgın bir tutkudur açık deniz yarışçılığı. Bazen ağır bedeller ödetebilir keza.
2024 yazı Yunanistan’da düzenlenen Aegean 600 yarışında bir kadın sporcunun denize düşerek yaşama veda ettiği yarış yılında, yeni yıla birkaç gün kala dünyanın en prestijli yarışlarından birisi olan Sydney-Hobart’ta üzücü iki ölüm haberi geldi. Bu yılın en iyi haberi şimdilik dünyanın en zor yarışı olan Vendée Globe’da daha majör bir kaybın yaşanmaması ama yarışın bitmesine daha 40 gün kala oraya da nazar değdirmeden Sydney-Hobart’ta neler olmuş, oraya bir bakalım.
Flying Fish Arctos teknesinde bulunan Roy Quaden dahil iki denizcinin hayatını kaybetmesi, zorlu ortamlarda yarışmanın doğasında var olan riskleri maalesef bir kez daha hatırlattı. Bir İngiliz atasözü der ki:
Boom hits once!
Maalesef tam da böyle oldu.
Güney Galler açıklarında hızlı bir seyir yapan Flying Fish Arctos teknesinde yaşanan kazayla kavançada başının arkasından ağır bir darbe alan Roy Quaden, yapılan tüm müdahalelere rağmen yaşama veda etti. Deniz polisinin de yardımı ile yapılan kalp masajı cevap vermediğinde artık o hüzünlü anonsu yapmak zorunda kaldılar.
Bowline isimli bir 40.7’de ise aynı senaryoda bir kaza yaşandı. Ancak bu da ölümle sonuçlandı ve Sydney-Hobart ilk güne üzücü, sert bir giriş yaptı. Bowline teknesinde hayatını kaybeden sporcunun ailesine daha ulaşılamadığından komite isminin yayınlanmamasına karar verdi.
Yarışın ilk gecesindeki sert hava koşulları, birçok teknenin yarışı bırakmasına yol açtı. Bunlar arasında birincilik favorisi olan Master Lock Comanche de bulunuyordu. Bu üzücü olaylar, doğanın öngörülemezliğini ve böyle tehlikeli ortamlarda güvenlik önlemleri ile eğitimin önemini bir kez daha hatırlatıyor. Tabii ki bu denli zorluk seviyesi yüksek bir yarışa iştirak edenler oldukça deneyimli denizciler, ancak seviye yükseldikçe ve performans arttıkça bu kazaların yaşanma grafiği amatörler ile aynıdır maalesef. Bilgisizliğin aldığı can kadar, hırs ve güvenliği unutarak yarışmak arzusu da o denli tehlikelidir.
Bu anlamda son yıllarda ülkemizin en uzun açık deniz yarışını organize eden değerli kulübümüz TAYK’ın düzenlediği denizde canlı kalma eğitimlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlamış olalım. Hele ki Türkiye gibi filonun çok eğitimsiz ve amatör olduğu bir durumda, bu eğitimler sıklaşmalı ve zorunlu hale gelmelidir. Sadece açık deniz yarışçılığında değil, inshore yarışlarda da bu belge aranmalı, unutulmamalıdır ki ölümlü ya da ağır yaralanmalı kazalar ülkemizde hep inshore yarışlarda yaşanmıştır. Şimdi zaman da bizi geriye götürmek ve o acı olayları tekrar hatırlatmak istemem.
Denizde canlı kalma eğitiminin önemi
Bu konu oldukça önemli, ancak bir yaralıya müdahale aslında denizde canlı kalma eğitiminin ötesinde ilk yardım konusuna giriyor. 2. Türkiye Turu rekoru denememi Pegasus 50 teknesi ile amatör bir ekip ile yapmaya karar verdiğimizde teknede 2 kişide olması gereken ilk yardım eğitimini ekip olarak alma kararı almıştık. Devletin düzenlediği ilk yardım eğitimine önce çok önyargı ile girmiş, ancak aldığım eğitimden büyülenmiştim ki bu ilk aldığım eğitim değildi. Yaralıya müdahale oldukça zor bir konu, özellikle ekibinizde bulunan birisine. Ancak kabul etmek gerekiyor ki kafa travmasına maalesef yapılabilecek çok şey de yok, kalp krizi veya zehirlenme gibi daha yönetilebilir bir konu değil. Denizde canlı kalma eğitimlerinin ana konusu tekne tahliyesi ve can salıdır. Bu eğitimin yanına muhakkak ilk yardımı da koymak çok önemli. Özellikle yetkin kaptanların bu eğitimi alması daha da elzem.
Can salında yaşamak, tekneyi tahliye etmek, ilk yardım müdahalesinde bulunmak; bunların hepsi birer harman. Ülkemizde buna yetkili kurumların denizciliğe özel bir eğitim ile sertifika esasından ziyade amacın öğretmek olduğu bir eğitimi uygulamaya koyması gerekiyor. Açıkça belirtmek isterim ki STCW 95 eğitimi bile çok da hedefe yönelik ve güncel değil. Güncellenerek teknelerde oluşabilecek majör problemlere değinmek gerekiyor.
Nedir bu kaza ile kavança?
Kaza ile kavança, bir ekibin kavançaya hazır olmadan teknenin kendi kendine bu kavançayı atmasından kaynaklanan oldukça problemli bir kaza biçimidir. Temel sebepleri arasında teknenin yüksek hızlardan dolayı pandüle girmesi ve rüzgar altına kaçarak kavança atması diyebiliriz. Böyle bir durum başa geldiğinde tutunmaktan başka yapacak çok bir şey yok, ancak bu durum başa gelmeden neler yapabiliriz?
Kazayla kavançayı yarışta engellemek çok teknik ve okuması anlamsız bir konu olabilir, ancak bir denizci olarak başınıza gelmemesi için şu adımları takip edebilirsiniz:
1.Sürati artırmak için kıç ıstralyanızı saldığınızda, teknenin center of effort dediğimiz gücü üreten merkezi öne kayar ve tekneniz dümeni bıraktığınızda kafa açmaya başlar. Önemli bir yarışta değilseniz ve maksimum sürati kovalamıyorsanız sert havada pupa seyrinde kıç ıstralyanızı tam salmamak sizi kaza ile kavançadan koruyacaktır.
2. Pupa palangasının önemini öğrenmek ve yükselen sert sağanaklarda palangayı salarak ana yelkenin 4/1’lik tepe bölümünü rüzgar altına salmak sizi kaza ile kavançadan koruyacaktır.
3. Pupa seyri yerine geniş apaz seyrini tercih etmek ve birkaç kavança fazladan atmak, hava çok sert ise bu kavançaları korkak kavança yöntemi ile rüzgar üzerine dönerek yapmak olası kazalardan sizi koruyacaktır.
4. Her şeyi doğru bile yapsanız, ekibin oturma pozisyonunu her zaman bumba ve ana yelken ıskotasının kaza alanından uzak tutmak en önemli konudur. Birçok amatör denizci, bumbayı kaza ile kavança atmamak için bağlar; bu kesinlikle yanlıştır. Bumba bağlı iken atılacak bir kaza ile kavança direğinizi kırmaya davetiyedir. Bumbayı bağlamak yerine dümen tutmayı iyice öğrenmekte majör fayda var.
Bu yazdıklarım yarış için geçerli değil, amatörlerin seyirleri için geçerli. Çünkü maalesef yelken yarışçılığı tahmin ettiğinizden daha tehlikeli bir spor branşıdır. Bu sebeple açık yüreklilikle söyleyebilirim ki kaybettiğim birçok yarış ve başarısızlığın arkasında ekibin can güvenliğini sağlamak vardır; onlara çaktırmadan hem de. Dünyada her yarış branşı, yelken yarışı da tehlikelidir ve bazen bir kaptan olarak karar vermeniz gerekir: ekibin güvenliği mi, kupa mı? Benim cevabım her zaman bellidir o karar geldiğinde…
Sydney-Hobart’a dönecek olursak
Yarışı takip etmeye devam edeceğim. Birçok favori teknenin parkurdan ayrılması, zaten bu yıl yarışın oldukça zorlu olacağının garantisi. Yarışı merak edenler için kısa bir bilgi: meşhur Sydney-Hobart, Avustralya’nın başkenti Sydney’den başlayıp Tazmanya Adası’nın Hobart kentine uzanan, 630 deniz mili uzunluğunda üst düzey bir yelken yarışıdır. 1945 yılında Avustralya Yelken Kulübü tarafından başlatıldığında bu denli önemli ve prestijli bir yarış haline geleceğini hayal etmişler miydi?
Bu yüzden 500 millik Deniz Kuvvetleri Kupası’na sahip çıkmamız lazım. Rotaya sadık kalarak filonun iştirakini sağlamak ve zamanla uluslararası yarışçıların bu yarışa katılmalarını temin etmemiz gerekiyor.
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın.