Ülkemizin en uzun soluklu açık deniz yarışı olmasının yanı sıra aynı zamanda en uzun tarihe de sahip olan Deniz Kuvvetleri Kupası, bu yıl Akpa Chamical ana sponsorluğunda TAYK tarafından düzenleniyor.
Uzun bir milat, her Türk yelken sporcusunun kazanmayı hayal ettiği bu tarihsel yarış İstanbul Boğazı’ndan start alarak Göcek’te son bulacak. Geçmiş yıllarda farklı parkurlarda gerçekleşe de her zaman Ege’ye inen nam-ı diğer “Aşşa Yarışı”, bu yıl 2. kez hiç durmadan İstanbul’dan Göcek sularına gelecek ve ülkemizin 3 denizini kapsayacak. TAYK tarafından gerçekleştirilen bir ilk de bu yıl Tcc değer 1.300 üzeri olan teknelere açılan Maxi sınıfı.
Ülkemizde ilk defa açılan bu sınıfın özellikle çok yüksek bant aralığından dolayı kendi grupları olmadığından yarışı kaybeden filonun ağır abilerine keyifli bir haber oldu. Ancak ne yazık ki her yıl iştirak eden bazı Maxi tekneleri bu yıl kayıtlarda yok. Özellikle Bülent Atabay’ın efsaneleşmiş teknesi Orient Express farr 55’ini bu yarışta Maxi sınıfında görmek harika olacaktı. Ancak resmi kayıtlarda maalesef Mersin Yelken Akademisi’nin jd56’sı ve Vedat Tezman’ın Cheetah’ı iki tekne kaldılar derken bir haber de Cheetah teknesinin satıldığına dair ve hal böyle olunca Maxi sınıfının tek katılanı maalesef Mersin Yelken Akademisi oldu.
Şu anda kesinleşen kayıtlarda IRC 0 grubunda 6, IRC 1 grubunda 13, IRC 2’de 5, IRC 3’te 1 ve IRC 4 sınıfında ise 2 tekne ile toplamda 28 tekne bulunuyor. Son dakika kayıtları ile artacak olan bu sayının içinde Rus ve Ukraynalı ekipler de var ve geçen yılı hatırladığımızda hiç de iddiasız değiller.
Bu yıl Deniz Kuvvetleri Kupası’nın resmi sesi olarak sunuculuk görevini ben üstlendim. Bu yarışın hikaye anlatıcısı olmak benim için bir gurur kaynağı çünkü bu yarış Türkiye’nin Sdney Hobart’ı, Fastnet’i, Middle Sea Race’i. Yarım asırlık bir tarihi olan ve Türkiye’nin en değerli sporcularının katıldığı en önemli yarışımız. Bu yüzden bu yıl bir farklılık yapıp yarış sürerken yapacağım anlatımlarda ilk düzenlenen Deniz Kuvvetleri Kupası’na katılmış Seddülbahir teknesinde ünlü Türk denizcisi Süleyman Dirvana’yı yad ederek anlatım yapacağım ve konuğum ise ülkemizin ilk çok gövdeli yarış takımını kurarak bayrağımızı gururla temsil eden Ethem Dirvana olacak. İki yarışçı olarak teknelerin o anki performanslarını ve olası sonuçları değerlendiriyor olacağız. Bu yıl yarışın anlatımında yapmak istediğimiz fark ise tekneleri, yarışçıları ve parkuru tanıyan yarışçılar olarak gerçek bir anlatım ile yarışa olan ilgiyi artırmak ve daha çok takip edilmesini sağlamak.
Aynı zamanda güney yarışına azalan bir ilgi var ve yat yarışçıları olarak bunun sohbetini yaptığımızda ortaya çıkan sonuç biraz üşengeçlik, biraz da kendi değerlerimizi anlamamaktan geçtiğine inanıyorum. 600 millik bir yarış, anıtsal bir kupa ve büyük bir geçmiş ancak azalan tekne kayıtları. Bunun sebebini tüm emeğini ve konsantrasyonunu TAYK’a adamış üstadım Can Giray’a sordum. Aldığım yanıt beni şaşırtmamakla birlikte maalesef biraz üzdü tabi ki.
Şimdi gelin sözü Can Giray’a bırakalım…
Biz İstiyor Muyuz?
İlk yıllarında, yaz aylarında İstanbul’daki yatların birlikte ve güvenle “güney”deki yazlıklarına ulaşmaları için düzenlenmiş bir yarış; Güney Yarışı: adı üzerinde… Farklı yerlerde konaklamış, değişik rotalar izlemiş bir “çınar”; artık biz bu yarışa “anıtsal” diyoruz, dile kolay 54 yıllık bir anıt.
1984 yılında Türk Deniz Kuvvetleri de işin içine dahil olmuş ve kupanın adı Deniz Kuvvetleri Kupası’na evrilmiş doğal olarak. Askeri tersanede dökülmüş 15 kilogramlık bir pirinç kupa olmuş birden. Hikayesi bende saklı bu kupanın onca sene sonra yine nasıl ortaya çıktığı ile ilgili. Kim bilir, belki bir gün bu ilginç hikâyeyi de anlatırım burada.
Anıtsal “Güney” yarışımız, 1990’lı yıllarda en üst seviyeye ulaşmış, katılımcı sayısı bakımından, 100 rakamını zorlamış, İstanbul’da irili ufaklı ne kadar “yat” varsa katılmış güneye ulaşmak adına. Gazetelerde manşetten yer bulmuş haberleri. Zamanın en ünlü iş insanları, yelken sporcuları ve hatta dönemin kuvvet komutanları ve diğer amiraller bile iştirak etmiş yarışımıza.
2010 yılından sonra sönmeye başlamış ilgi, en kötü günlerini görmüş. Bozcaada etabı, sonrası Çeşme derken Sığacık… Peşi sıra başlayan Çaka Bey, Doğu Ege Yelken Haftası ve IRC Şampiyonası… Pandemi döneminde hepten erimiş, kökünden sarsılmış koca çınar, 20’lere inmiş kayıt sayıları.
Bir sürü yönetici, bir o kadar da hakem gelmiş geçmiş içerisinden ama Cemal Umman’ı anmadan olmaz, emeği çok hakikaten.
Gelelim 2022’den sonrasına. İlk önce 390 deniz mili bir rota önerdik yarışan yatlarımıza; İstanbul-Turgutreis, tek etap. Oldukça karşı çıkıldı, çok uzun dendi, tek etap yapamayız hazır değiliz. Ama startı verdik ardından hızlı bir finiş. Orient Exspres VI, 22 saatte kesti hattı. İkinci deneme 2023 yılında ve o da başarılı; herkes mutlu. Biz bile inanmıyorduk kendimize, diyor finiş hattını geçen.
Dünyada düzenlenen gerçek açık deniz yarışları 600 milin altında olursa profesyonel ekiplerin ilgisini çekmiyor. Hatta uzunluk yeterli olsa bile illa orsa bacağı aranıyor. Bizim neyimiz eksik, filoda birçok yarış makinesi var, tanınmış yat yarışçılarımız var, deneyim, ekipman her şey hazır dedik ve açıkladık 2024 rotasını; İstanbul-Göcek, 555 deniz mili tek etap. Göze alanlar katıldı, hele bir görelim diyenler marinada kaldı, YB’den yarışı takip edip yorum yaptılar sosyal medyadan. Devam etmek kararı ile 2025 yılında da aynı rotayı açıkladık. Şimdi hazırlıklarımızı yapıyoruz ve sanırım 30 yat ile 14 Temmuz’da Boğaz’dan yola çıkacağız.
Bunlar bilinen gerçeklerin yazıya dökülmüş hali. Ya hiç konuşmadıklarımız?
“Güney Yarışı”nı biz istiyor muyuz sahiden? Uluslararası, gerçek ve artık anıtsal olmuş bir açık deniz yarışımız varken sahip çıkmak istiyor muyuz gerçekten? Yoksa yaz aylarında güneye intikal yetiyor mu bizlere, dura kalka. Kim bilir, bakalım göreceğiz gelecekte neler olacak.
Gerçek Açık Deniz Yarışı
Evet bu söylem biraz sert olabilir ancak gerçek bir açık deniz yarışı içinde orsa bacağı bulunmalı, minimum 500 millik bir yarış olmalıdır benim nezdimde de. Bu kadar uzun tarihi olan bir yarışın ise rotası sabit kalmalı ve bu konuda inat edilmelidir. Deniz Kuvvetleri Kupası’nın evrimi doğru ilerlemekte ve bu rotaya katılan her tekne bu tarihin doğru yönetilmesi ve anıtsal özelliğini kaybetmeden ülkemizin değil belki dünyanın en önemli yarışlarından birisi olma yolunda ilerlemeli.
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın.
“Aşşa Yarışı”nda görüşmek üzere…