Yarışın İçinden
Beklenen BAYK Kış Trofesi, 11 Ocak tarihinde 10-12 knot güneyli rüzgarda 210 dereceye atılan bir orsa şamandırası ile start aldı ve son zamanlarda zorluk seviyesi yüksek yarışlardan bir tanesine imza attı. Sert rüzgarın hakim olduğu iki günde yapılan iki coğrafi yarışla son bulan 1. ayakta ilk gözlemlerimiz filonun bu kış trofesini çok ciddiye alarak hazırlıklarını yapmış olmasıydı. Yeni yelkenler yapılmış, herkes teknesini trofeden önce karaya çekmiş, yeni yelken çıtırtısı ve taze zehirli hışırtıları ile start alan BAYK Kış Trofesi’nde harika performans sergileyen tekneler göz doldurdu.
HAFTANIN GÖZDELERİ
Bu hafta yarış parkurunda değişen puanlama sisteminden sonra herkes anladı ki artık daha hızlı olmamız lazım çünkü ORC, yarış tarafında hata kabul etmiyor. Tüm sistemlerden bağımsız göz dolduran 4 tekne vardı benim nezdimde ve bunlardan ilki Ersen Dinç yönetimindeki Lobster teknesi oldu. Stabil şekilde start hattından çıkarak liderliği eline alıp hatasız ve çok süratli şekilde yarışan Lobster tartışmaya kapalı şekilde harika iki birincilik elde etti ve ORC B1 grubunu açıkçası domine etti dersek çok da yersiz olmayacaktır.
ORC A grubunda ise bana göre sürpriz bir sonuç vardı. Çünkü Mat 1180, Xp44 gibi güçlü rakiplere karşı kursiyerleri ile yarışan Mersin Yelken Akademisi’nin Mat 12’si zorluk derecesi oldukça yükse iki yarışta ilk gün 2., ikinci gün ise 1. olarak Kış Trofesi’ne lider başladı. İnanın ORC A grubunda profesyonel olmayan bir ekip ile bu havalarda bu sonucu almak bir yelken okulu teknesi için hiç de kolay bir iş değil.
ORC B2 grubu ise bu trofenin en kalabalık grubu. 9 teknelik grupta oldukça açık bir bant aralığı ile yarışan bu 9 teknenin arasında harika bir iş çıkarmasına karşın 2. olsa bile takdir toplayan tekne ise Marian Tita’ nin Bavaria Cruiser 40 teknesi oldu. Çünkü bu tekne rating bant aralığına göre zaman aldığı tüm teknelerin önünde seyrederek sistem fark etmeksizin iyi yarışmanın başarı getirdiğinin bir kanıtı olarak parkurda süzüldü. Teknenin dümencisi bu gösteride tabii ki ana karakter olarak hepimizin tanıdığı bence Oz Büyücüsü Selim Kakış idi. Bence ratingler hesaplanırken bir Selim faktörü de eklenmesi gerekiyor puanlama sistemine 🙂
YARIŞTA 1. GÜN
İlk gün hava raporları düşük rüzgar gösteriyordu ve bu raporlar aslında bir çok tekneyi yanıltarak yanlış yelken seçimine sebep oldu. Ancak hakem heyetimizi kandıramadı. Baş hakemimiz Ayberk Bey’in hiç bir zaman standart hava raporlarına bakmadığını şahsen biliyorum daha da bu tahminlerde yanıldığını görmedim ve bu yüzden verilen rotada oldukça geniş bir start hattı kurarak tam rüzgarın gözüne attıkları orsa şamandırası ile tüm filo rahat bir start aldı. Ancak 11 Ocak günü Poseidon siz daha durun bugün size daha neler yapacağım dercesine starttan 15 dakika sonra ilk orsa şamandırasına tırmanırken gelen küçük bir bora ile rüzgar 27 knot bandına tırmanırken onunla birlikte gelen sert sağanak yağmur 5 dakikalığına görüşün de çok azalmasına sebep oldu. Bu sert sağanağın içerisinde ana yelken mandarı kopan Omani teknesi ve Runner sisteminde problem yaşayan Gino yatçılığın Runner teknesi oldukça iyi bir pozisyonda seyrederken parkurdan çekilmek zorunda kaldı.
Rota 13 içerisinde bir Orsa Pupa ayağı bulunan ve toplamda 20 millik bir parkurdu. 1.8 mile atılan orsa şamandırasında iki ayak Orsa Pupa yarışan filo problemsiz şekilde bu ayağı bitirdikten sonra Pupa şamandırasını iskelesinde bırakarak Çelebi Adası’nı dönüp, Karaada’nın doğu yakasına atılacak olan son şamandırayı dönerek finiş hattına ulaşacaktı. Bu rota oldukça eğlenceliydi ancak Karaada’nın içerisinde bulunan son şamandıra yarış sonuçlarını değiştirecekti. Oldukça sert havada parkurun sonuna gelen filoyu bekleyen sürpriz zorlu bir dur kalktı ve özellikle handikapları yüksek olan tekneler zorluk yaşayarak finiş hattına ulaştı, bu durumda üzülen ve sevinen taraflar biraz yer değiştirmişti.
İlk gün brifinginde filodan olimpik rota yapılmasına dair bir talep olduğunu ve bu talebi dikkate alarak daha fazla orsa-pupa yarışı yapılacağını beyan etmişti başhakemimiz. Bu beyanın filonun içinde mutluluk yarattığı kesin ve rota 13’ün filonun yetenek alanını kavrayabilmek için atıldığını ve bence bu denemenin gayet başarılı geçtiğini söylemek isterim. Ancak kabul etmek gerekiyor ki yeni puanlama sistemi denenirken anında olimpik rotaya geçmek doğru bir karar olmayabilirdi çünkü yeni sistemin yönetime ne kadar fazla iş yükü getirdiği ortada. Göztepe Yelken’in mat 1180 teknesinden kopan vardavela yüzünden bir kişinin suya düşmesi ancak problemsiz şekilde güverteye geri dönmesi hepimizin içine su serpen bir olay olarak kayda geçti. Buradan belirtmek isterim ki özellikle BAYK yönetimi can yeleği hususunda çok hassas ve tabii ki böyle olması gerekiyor. Ancak aynı hassasiyeti vardavela tellerine göstermek ve özellikle standart donanımda kullanılan tel yerine dynema halat vs gibi uygulamalara müsaade etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü her yıl bir kaç teknede vardavela teli kopması maalesef yaşanıyor. Ancak bu söylemim Göztepe ekibi için değil genel bir söylem. Bu şansızlığı yaşayan Göztepe ekibi ilk gün 4. Olsa da 2. gün 2. olarak podyumda kalmayı başarması ise oldukça etkileyici bir sonuç olarak kayıtlara da geçti.
YARIŞTA 2. GÜN
Hava yine sert ancak bu sefer biraz daha stabil ve yağmursuz. İlk gün 20 millik parkurda yarışan filo oldukça hırpalanmış vaziyetteydi ve akşam sohbetlerinde konuşulan rotanın fazla uzun olduğuydu. Yarışçıların tarafında Rota 13′ te yapılan orsa-pupa ayağının aslında tek bir yarış olarak yapılabileceği ve aynı gün 2 yarış bile yapılmasının mümkün olduğu yönündeydi. Ancak trofe yarışlarında özellikle 2 günlük trofe ayaklarında bir Offshore birde orsa-pupa vermek en doğrusu olarak düşünülüyor filo tarafında. İkinci gün filonun beklentisi daha kısa bir yarıştı ancak böyle olmadı. Rota 14 yine içerisinde bir orsa-pupa ayağı olan sonrasında Karaada’nın etrafında dönülen bir parkurdu ve start yaklaşık 18 knot rüzgarda verildi. Karaada’nın içinde rüzgar yön olarak stabil ancak sertlik olarak sağanaklı bir yapıdaydı ve oldukça eğlenceli bir yarış oldu. Rekabetin yüksek olduğu iki günde de tek eleştiri rotaların fazla uzun olduğuydu. Açıkçası bu söyleme ben de katılıyorum ve bu rota uzunluğunun yarışın ilk gününde yapılıp ikinci gününde daha kısa bir yarış yapılarak hem filoyu hem de organizasyonu rahatlatmak taraftarıyım.
Keşişlemenin hakim olduğu 2. günde ORC A sınıfında çok iyi bir performans sergileyen Murat Sussa ve Ekin Ozan Yener’in X-men teknesi yaşadığı teknik problem yüzünden oldukça fazla zaman kaybederek maalesef podyumdan koptu ancak trofeye çok iyi hazırlandığı aşikar olan X-men, sonraki ayaklarda göstereceği performans hala merak konusu. İkinci gün çok çabalayarak ilk gün bir balon kaybetmesine rağmen 1. olan Mersin Yelken Akademisi’nin özellikle pupa performansı göz dolduracak kadar belirgindi. Zaten çabalarının ödülünü de 1. kürsüsünde aldılar.
Bu yıl yarışa çok iyi hazırlandığı aşikar olan, sert yarışma stili ve gözü karalığı ile tanınan Cemre Metin’in Ofset 32 teknesi çok yüksek performans göstererek Tod değerinin üzerinde süratler yarattı. Bunun karşılığında ise 1. olarak parkurdan mutlu ayrılan tekneler arasında yerini buldu. Bu denli küçük bir teknenin sert havada pupada yapabileceklerini hepimiz biliyoruz ama orsa performansı beni açıkçası oldukça şaşırttı ve takdire şayan bir performans gösterdiler. Ofset 32’nin bu yılın minik gözdesi olacağı kesin.
İkinci gün yarışlarında bir aksilik veya kaza bela yaşanmadan finişler alındıktan sonra filo harika bir açılış töreni ile Marina Yacht Club’da toplandı ve ahşap işleme kupalarına kavuşan mutlu ekiplerin coşkusu tüm yıl beklediğimiz trofenin en güzel anlarıydı. İlk ayak tartışmaların azlığı, iyi bir yönetimin filoyu koruyarak yarışları yaptırması ile son buldu. Şimdi gelelim bizim gözlemlerimize.
SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ HAKKINDA
Trofeler başlamadan önceki iki yazımda IRC ve ORC geçiş sürecini anlatmıştım. Elimden geldiğince derlediğim bilgiler, camianın içinden aldığım datalar ile yazılarımı keyifle yazdım. Sistem değişikliği ile ilgili yazılarıma trofeler başladıktan sonra devam edeceğini söylemiştik ancak yarışları anlatmak başka bir konu bu konu ise bambaşka bir konu. Ben ikinci yazımı yayınladığım gün camianın önde gelen yarışçılarından sevgili Ahmet Eker bir yazı yayınladı. Fikirlerinin yanı sıra yazısını şu cümle ile bitirmişti; “Türkiye’de yelken yarışçılığına zarar vermek isteyenlerin de karşısında duracağım…”
Bu oldukça sert bir finaldi ve beni açıkçası üzdü. Çünkü benim yazılarımda camianın içerisinde bir TAYK karşıtlığı olduğu konuşuluyor. Bu doğru ancak kanıtlanmış bir iddia olmamakla birlikte bu ayrışmayı bu denli agresif şekilde değerlendirmeyi oldukça üzücü buluyorum. Bunun yanı sıra yelken yarışlarında başarı kazanmanın sırrının doğru tekne almak ile başladığı iddia edilen yazıda özellikle üzerinde durulan bir tekne vardı. Ahmet Eker’e göre ORC’de yarış kazanmak istiyorsanız İtalia Yachts ya da Grand Soleil almanız gerektiği. Maalesef bu kanının yanlış olduğu BAYK 1. ayağın yarış sonuçlarında bile belli oldu. Tekne seçimi tabii ki önemli bir konu ancak iyi yarışmazsanız ya da o hafta kötüyseniz sizi hiç bir tekne kurtaramaz. ORC A sınıfında yepyeni bir İtalia Yachts var. Daha teknelerine alışma sürecinde olan deneyimli ekibin zamanla derecelerinin düzeleceğini biliyorum ama bu hafta onlar için kötü geçti ve ORC sistemi onlara bir avantaj sağlamadı. IRC’ye göre optimize edilmiş bir Bavaria Cruiser 40, şaka gibi ama parkurda fırtına gibi esti ve ORC B1 tekneleri ile finiş aldı. IRC için tasarlanmış bir Fransız teknesi olan Beneteau First 40 ise ORC A teknelerinden bile hızlıydı bu hafta. Yani özetle sistemler değil performanslar daha önemli.
Ben bu haftanın kaybedenleri arasındaydım. Yeni oluşan ekibimiz ile balon basmakta zorlandık ve yarışları genel olarak balonsuz yaptık, kaybeden tarafta bile olsam ORC sisteminin performans odağı bana çok keyif verdi ve şimdi ekibimi daha iyi yetiştirerek hızlanmam lazım o kadar!
BİRAZ SABIR
Hangi sistemde yarışırsanız yarışın bir filoyu daha doğrusu bir kalabalığı yüzde yüz mutlu etmek söz konusu olamaz. Bu yüzden bazılarımız üzülecek bazılarımız sevineceğiz ve sistem oturana kadar hepimiz birbirimizi biraz idare edeceğiz. BAYK’a gelecek olursak filonun artık daha rekabetçi olduğunu birlikte gördük yarışçı gözünden tek tavsiyem ivedi şekilde teknelerin ölçülerek club sertifikasından çıkması, daha fazla olimpik rota kullanılması o kadar.
Her şey bence harikaydı, ufak tefek kusurlar olacak çok uzun süren bir sistemden yeni bir sisteme geçildi, geçiş hızlı oldu bunu da kabul etmek gerekiyor ancak yarış yarıştır dileyen ORC’de yarışır dileyen IRC’de ve nihayetinde ikisinde de iyi yarışmadan kazanılması mümkün değil. Bu ayrışmaya acil bir çözüm lazım ve sportmence, sosyokültürel yapısı yüksek şekilde, diyalogla. BAYK bu hafta sadece işine konsantre oldu, yarışçılar ise sadece parkura. Daha iyi olacak zamanla ancak ben 2008-2010 döneminde yarışlardan aldığım keyfe yakın bir keyif aldım ve bir süre sonra o yılları aramayacağımıza eminim.
Hadi BAYK filosu, hep birlikte biraz daha hızlanalım…
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın.