Sailing Times olarak bu ay her yerde olmaya çalıştık. Ancak 2. kez düzenlenen Göcek Kış Trofesi’nden geç haberdar olduğumuz için hemen aramızda organize olarak ben Göcek’e, Yayın Yönetmenimiz Emre Tazegül ise EAYK Kış Trofesi 1. ayağına doğru yola koyulduk. Açıkçası Göcek Yelken Kulubü’nün, TAYK ile birlikte gerçekleştirdiği Kış Trofesi 1. ayağında son aylara damga vuran IRC-ORC tartışmasına dair çok data toplayabileceğimizi umuyorken, bambaşka bir evrene, bambaşka bir dokuya yelken açtım. Bir gözümde devamlı EAYK Kış Trofesi’ndeydi.
Zaman Yolculuğu
Sosyal medyadan Göcek Kış Trofesi’ne geleceğimi duyan İstanbul Üniversitesi öğrencisi ve kulüp başkanından bir telefon aldım. Yarışa geleceğimi duymuşlar ve beni ağırlamak istemişler. Seve seve kabul ettim tabii ki. Ancak kendi aralarında 3 tekne yarışa iştirak ettikleri ve yelkenleri ölçülse dahi öğrenciler birbirlerine karşı yarıştığı için bir mutlaka sebebiyet vermemek adına onların teknelerinden birinde yarışmak yerine, Yarış Komitesi’nin teknesinde yarışı takip ettim. İstanbul Üniversitesi’nin gençleri 3 teknelik bir iştirak oluşturmuş ve eski toprak Hasan Şimşek ise onlara elinden gelen tüm olanakları sunmuş. Göcek Yelken Kulübü ise tam destek vererek yarışmalarını sağlamış ve bu sayede ben de bu güzel gençler ile sohbet etme şansı buldum.
Kampüs Cup Çok Pahalı
Üniversite öğrencileri ile yaptığımız ilk sohbette benim de kendimi eleştirdiğim bir durum oluştu. Bu gençler MIYC’nin düzenlediği Kampüs Cup yarışını çok önemsiyor. Çünkü üniversite öğrenceleri arasında bu yarış oldukça popüler olmuş ve onların arasında bir övgü kaynağı haline gelmiş. Bu konuda yarışın mimarlarını tebrik etmek gerekiyor ancak gençlerin şöyle bir şikayeti var.
Üniversite öğrencilerinin yer aldığı bir yarışta, tekne kiralayanların 2 günlük bir organizasyon için talep ettiği rakamlar, akıl alır değil. Bugün yaz mevsiminde haftalık 2500 Euro dolaylarında 40 feet bir tekneyi Bareboat Charter olarak kiralayabiliyor iken, 2 günlük bir yarış için tekne sahiplerinin talep ettiği rakamlar aynı dolaylarda. Hal böyle olunca özellikle devlet okullarının orta gelir düzeyindeki ailelerin çocuklarının, okuduğu okuldan destek alamadığında bu yarışlarda antrenmanlarının karşılığını verecek bir tekne ile buluşması maalesef imkansız oluyor. Durum böyle olunca siz gerçekten yetenekli olan gençleri keşfetmek yerine sosyal çevresi geniş gençlerin imkanlarının sunduğu alanların içinde bir yetenek arıyor oluyorsunuz. Yani sonuçta parayı veren düdüğü çalıyor ve sistem başa dönüyor. Hasan abileri olmasa bu gençler yarışa gidemeyecekler. Hasan abileri ile tanıştım. Zengin değil, lokal mesken zenginlerinden hiç değil ama çok zengin. Ne kadar zengin biliyor musunuz? Elinden gelen her şeyi hiç bir çıkarı olmadan ortaya saçan, gençlere saatlerce denizciliği, yarışçılığı anlatacak kadar zengin.
90’lar 2000’lere karşı!
Tarkan’ın bir şarkısı vardı hatırlar mısınız? Şöyle başlardı.
Beni sev, sev de anlama
Dokun hisset ne olur yargılama
Yapma; değiştirmeye çalışma…
Diye başlar ve nakaratı şöyle ilerler…
Aşk incelik ister canım
Hoyrat olma!
Beni böyle sev değiştirme
Boşver anlama…
Bir güç savaşı değil bu kendi haline bırak
Galibi yoktur ki hiç, aşk bu unutma
Bugün tüm gün hakem heyetinin teknesinde medya olarak vardım. IRC-ORC tartışması duymadım, kimse bana dedikodu sormadı, hiç tartışma görmedim, her şey sakin ve olduğunca yolundaydı. Halbuki rüzgar da yoktu, tekne içinde yarışı vermek için gördüğüm arzu, gün doğusundan gelen sağanağın çekilmesi ile birlikte tüm komitede kayboldu. Komitenin tek derdi filo üşümesindi, yarışın yapılamayacağından zaten eminlerdi ama her yarışçı ikna olsun diye üşümenin limitinde, yarış kurallarının içinde ama empatinin de sonunda vicdanları rahat olarak o üç düdüğü çaldılar, içlerinde iyi bir iş yapmanın saadeti ile… Sonra yarış partisinde buluştuk…
Kalben Özür Dilerim
Geçen sene sezon sonu düzenlenen Rixos Cup yarışında Rus yelkencilerin çokluğu, katılım ücretlerinin pahalılığı ve Türklerin bu yarışa gelemeyeceğini çok sert bir dil ile eleştirmiştim sosyal medyada. O anda eleştirimin de çok doğru olduğuna inanıyordum. Ta ki aynı kulübün kış trofesi 1. ayağına gelene kadar. Kulüp Başkanı Onur Ugan ile sohbet ettiğimde en büyük dertlerinin lokal insanlar ve şirket sahiplerinin bu yarışlara iştirak etmesini arzuladıklarını dinledim, hatta Göcek’te bağlı bulunan teknelerin yarışmak isteyen ancak teknesi olmayan insanlarla buluşturmaya yönelik projelerini dinledim. Sonra anladım neden Rixos Cup’ın pahalı olduğunu… Yaptığım eleştiriler için hazır fırsat bulmuşken özür dilerim…
Biliyor Musun Atilla?
Biliyor musun Atilla? Finike’de bir yarış kulübü kuruldu ve bu da başkanı.
Aaa öyle mi? Memnun oldum başkanım.
Evet, biz optimistler ile yatların birlikte yarıştığı bir yarış hayal ediyoruz ve bunu nisan ayında planlıyoruz, sizleri de bekleriz.
Seve seve başkanım.
Çünkü aşk incelik ister canım…
Burada anlatacak çok şey var ama konumuz yarıştan çok öte! Biraz adap, biraz muaşeret…
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın…