Bodrum, Marmaris ve Çeşme’de düzenlenen kış trofelerinin üçünde de yarışan tek yelkenci Burak Algon. Yılda 163 yarışa katılan Algon’un, son bir ayda yaptığı yol ise 480 mil.
Emre Tazegül’ün Özel Haberi
Denizcilik Burak Algon’un genlerinde var. Babası da dedesi de başarılı birer denizci. Yelkenle 5 yaşında tanışan Burak Algon’un, onların yolunda gitmesi hiç de şaşırtıcı bir durum değil aslında. Aileden gelen deniz tutkusuna, insanlara yeni şeyler öğretmenin mutluluğu eklenince O da düşmüş yollara. Daha çok insanı denizle tanıştırmak ve daha çok yelkenci yetiştirmek istediği için Bodrum, Marmaris ve Çeşme’den düzenlenen trofelere katılıyor Burak Algon. Bu özelliği ile tek aslında. Ondan başka bu üç trofeyi takip eden başka denizci yok. Sailing Times olarak EAYK Kış Trofesi’nden sonra Burak Algon ile güzel bir röportaj gerçekleştirdik. İşte size yorulmak nedir bilmeyen bir denizcinin keyifli hikayesi.
1976 Yılında 5 yaşındayken Optimistle Tanışıyor
1971 İstanbul’da doğan Burak Algon, çok küçük yaşta yelkene başlamış. “Aslında tam yelkene başlama yaşında desek doğru olur” diyerek sözlerine başlayan Algon, kendini şöyle tanıtıyor; “1976 senesinde İstanbul Yelken Kulübü’nde optimiste başladım. Sırasıyla kısa bir süre cadet, o senelerde yerli yapım olarak çıkan çift kişilik 380, lazer ve uzun bir süre de finn sınıfında yarıştım. Arada pirat sınıfında ağabeylerime flokcu olarak eşlik ettim. Dragon ile bazı büyük yarışlara katıldım. Finn sınıfında yarışırken bazı yatlarda da ekip olarak yarışlara giriyordum. Sonradan Mihri ablamım dümenciliğinde ve Nazlı ablamım önderliğinde o yılların en gözde teknelerinden olan Oz Provezza’da devamlı ekip olarak yarışlara girmeye başladım. Sonradan aynı ekibimiz İdefix teknesinde yarışmaya devam etti. Askerlik dönemim geldiği için 1994 sonbaharında Gölcük Donanma Komutanlığı’nda, Donanma Yelken Kulübü’nün antrenörü olarak askerliğimi yaptım.”
Aynı Zamanda Başarılı Bir İş İnsanı
Askerlik sonrası North Sails Türkiye’de sailmakerlığa adım atarak çalışmaya başladığını belirten Algon, “Aynı zamanda Provezza teknesinde yarışıyordum. 2003 senesinde İstanbul’dan Bodrum’a göç ederek aile şirketimiz olan Algomar Yatçılık’ta babamla beraber tekne üretimi yapmaya başladım. Aynı zamanda Boyes Yelken isimli ortaklı bir firmamız da Selda Tural yönetiminde yelken imalatı ve servisi üzerine Bodrum’da kuruldu. Halen Selda ile beraber Boyes Yelken firmasında kendi tescilli markamız olan BForce Sailsadı altında yelken üretimi, yelken ve tekne servisi üzerinde hizmet veriyoruz. Aynı zamanda X-35 marka bir teknemiz var. Teknemiz ile de gruplara ve şirketlere, yelken eğitimleri verip yarışlara giriyoruz” diye konuştu.
Deniz, Aileden Gelen Bir Tutku
Deniz ve yelken, Burak Algon için aileden gelen bir tutku. Babası da dedesi de denizci. Onlardan gelen genlerin kendinde devam ettiğini belirten Algon, “Babam zamanının iyi yelken yarışçılarından ve Türkiye’de ilk seri tekne imalatı yapmaya başlayan insan. Dedem gemi inşa mühendisi ve Tatvan Tersanesi’ni kurup orda ilk gemileri yapan insan. Böyle olunca onlardan gelen genler sayesinde ben de çok sevdiğim hobimi mesleğe çevirip tekne ve yelken imalatı yaparak aynı zamanda da bugüne kadar öğrendiğim, edindiğim tecrübeleri yeni insanlara aktararak hayatıma devam ediyorum. Güney adında 12 yasında bir oğlumuz var. O da sörfte yarışmaya başladı. İnşallah ileriki zamanlarda bayrağı bizden devralır” dedi.
Yeni Aldığı Teknenin Masrafları Çıksın Yeter!
Gelelim hayranlıkla takip edilen Burak Algon’un Ege’de tek olma özelliğine. Bodrum, Marmaris ve Çeşme trofelerinin tamamında yarışan tek yelkenci O. Bu sıralar hayatı yollarda geçse, her ay yüzlerce mil yol yapsa da bundan hiç şikayetçi değil kendisi. Böyle bir yoğunluğun içine neden girdiğini şöyle anlatıyor Algon, “Bugüne kadar X yachtın birçok modelinde uzun zamanlar yarıştım. Çok sevdiğim bir tekne ve sonunda bize de kısmet oldu ve 3 sene önce X-35 model bir tekne aldık. Aslında nasıl kısmet oldu onu da kısacana anlatayım. Ben Bodrum’a yerleştikten sonra tabii yarışlara da girmeye devam ediyordum. Birçok teknede dümencilik yapıyordum. Bindiğim teknelerde her zaman kafaya oynuyorduk. Son zamanlarda da teknelere öğrenciler gelmeye başladı. Bu arada benim bir özelliğim de bindiğim teknelerden yarışmak için ücret almamamdır. Baktım tekne sahipleri bir şekilde bunu maddi olarak kullanmaya başladılar, ben de birkaç dostumun, hadi neden sen yapmıyorsun, demesiyle bu tekneyi aldık. Teknenin kendi maliyetini çıkarması için ufak ufak çalıştırmaya başladık. Malum marina fiyatlarını ve bir yarış teknesinin harcamasını hepimiz biliyoruz.”
Yılda Toplam 163 Yarışa Giriyor
Sadece maliyetler değil Algon’u bu işe iten, aynı zamanda insanların hayatlarına bir şeyler katmayı seven bir kişiliğe sahip. Bu durumun atalarından gelen genlerden olduğuna inanan Algon, “Ben bildiklerimi öğretmeyi çok severim ve öğrettikçe çok mutlu olurum. Bu yüzden de yılda 163 yarışa giriyorum. Ve bunu nerdeyse her sene yeni gruplar ile yapıyorum. Mesela bu sene Çeşme ekibim tekneye yeni binen 6 kişiden oluşmakta. 2 kara, 1deniz antrenmanı yapıp yarışlara girmeye başladık. İlk yarışımızda A1 sınıfında 4. olduk, çok küçük zaman farkı ile. Bu da benim için en büyük mutluluk ve başarı. Eminim ileriki yarışlarda çok daha iyi dereceler elde edeceğiz. Marmaris ekibim de bu sene yeni, az tecrübeli bir ekip. Önce ekip olmayı öğrendik. Sonra ileri trim tekniklerine başladık, orada da ilk hafta 4. olduk ve çok iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Evet 3 trofeye de katılmak yorucu oluyor ama sonunda kazanılan yeni denizci ve yelkencileri gördükçe doğru bir çizgide olduğumuzu anlayıp daha çok hevesleniyoruz ve daha çok güç kuvvet geliyor bizlere” diyor.
Aylık Ortalama 480 Mil Yol Yapıyor
Ocak ayının sonuna doğru başlıyor kış trofeleri. Bodrum, Marmaris ve Çeşme olarak ardışık hafta sonlarında peş peşe devam ediyor. 23 senedir Bodrum’da yarıştığını hatırlatan Algon, “Buradan devamlı Marmaris ve Çeşme’ye gidip geliyoruz. Sadece yarışlara gidip gelmek için aylık ortalama 480 mil yol yapıyorum. Marmaris’e giderken bir aksam Bozukkale Koyu’nda konaklama yapıyorum. Marmaris dönüşünde ise direkt rota Bodrum. Çeşme yolunda ise gidiş ve gelişte direk rota yapıyorum. Hava şartları çok ağırlaşmadığı takdirde Marmaris 14 saat, Çeşme 18-19 saat sürüyor. Genelde yarışlara giderken hava hep %80 kafadan gelir bana. Ben denizde olmayı sevdiğim için bu yolları zevkle yapıyorum. Bazen de genişten sert hava oluyor, işte o zaman değme keyfime. İki kere Çeşme’den dönüşte yasadık, 35-38 poyraz ile döndük. Sadece yol genoamız ile 14-15 mille yol rekoru kırdık. 14 saatte Bodrum’a ulaştık. Bodrum’a veya Marmaris’e ulaştık diyorum çünkü ben 2 saat bile olsa mutlaka yanımda yelkeni bilsin, bilmesin bir kişi olmadan denize çıkmam. Ve benimle yola gelen insanlardan da hiçbir ücret talep etmem. Birçok yeni arkadaş bu sayede denizci oldu. Gelmek isteyen herkese kokpitimizde yer bulunur” diye konuştu.
Haftada 2 Gün İşlerini Halledip Dinleniyor
Burak Algon, “Yarıştan yarışa koşarken dinlenmeye nasıl fırsat buluyorsunuz” sorusuna ise şöyle cevap verdi; “Yarışlara genelde perşembe gününden Bodrum’dan çıkıyorum. Salı sabahı Bodrum’a dönmüş oluyorum. Arada 2 gün Bodrum’da boşluğum oluyor. O arada hem şirketimiz Boyes’in servis işlerini halledip hem de dinlenme zamanı buluyorum. Teknemizi Bodrum trofesinde Selda kullanıyor. Ben bu sene Bodrum’a başka tekne ile girmeyeceğimden dolayı biraz daha rahat olacağım. Buradaki işlere ve oğluma biraz daha fazla zaman ayırabileceğim. Aslında benim yapımda olan bir şey; hareketli bir hayatı seviyorum ve bu kadar harekete çok alışığım. Bazı arkadaşlarım, takip etmek için sana çip takalım artık, derler.”
En Çok Nerede Yarışmayı Seviyor?
Hayatı; denizde, teknelerde ve yarışlarda geçmiş Burak Algon’un. Doğal olarak en çok nerede yarışmayı sevdiğini merak ediyoruz. Her yerin kendine göre güzellikleri olduğunu belirten Algon, “Galiba centreboatta uzun zaman performans üzerine yarıştığım ve akabinde İdefix ve Provezza takımlarında çok ciddi olarak yarıştığımız için ben yarışmayı çok seviyorum. Şöyle ki bazen transferlerde dahi sıkılıp yelkenlere trim yapmaya başladığım oluyor. Kısacası ben her denizde o iki düdük arasındaki adrenalini, konsantrasyonu ve bunun sonucunda elde edilen başarıyı seviyorum. Bölgesel olarak tabii ki her yer farklı. Marmaris’in hafif havasında yarışmak, Bodrum’un sağanaklı esen havası ve pek bilinmeyen akıntılarıyla uğraşmak ve Çeşme’nin kaba dalgasında yarışmak… Farklı zorluklarda, farklı teknikler gerektiren parkurlar” açıklamasını yapıyor.
Denizde Olmak, Mutluluk ve Özgürlük Demek
Denizde olmanın kendisine öncelikle mutluluk ve özgürlük verdiğini vurgulayan Algon, sözlerini şöyle sürdürüyor; “Yarış aralarında yaptığım transfer yolları ise bana rahatlama, düşünme, hayatı gözden geçirme ve yeni projeler üretmek için sakin zamanlar sağlıyor. Yarışlara dair aslında hedefim belli, daha çok denizci ve yarışçı yetiştirip birçok deniz insanı yaratmak. Laf aramızda böyle uzun deniz yolculukları uzun yarışlar pek bana göre değil. Daha çok aksiyon olması gerekli benim yarışlarımda.”
Baba Nasihati: Yarış Denizde Kazanılır
Burak Algon, iki önemli konuya dikkat çekerek sözlerine son veriyor; “Öncelikle lütfen teknenize ekip kurarken; %80 yeni başlayan arkadaşları alıp onların yanına 3 tane tecrübeli yelkenci verip, yeni başlayanlara sadece kırmızı, mavi veya sarı ipi çek demeyin. O iplerin ne işe yaradığını öğretin ki insanlar teknik olarak da gelişip yarışmaktan, denizden zevk almaya başlasınlar. Ve evet son zamanlara hepimizin bildiği gibi yeni bir yarış sistemine geçtik. Nerdeyse herkes şu aralar bunu konuşuyor. Eski sistem ile karşılaştırmalar yapıyor. Beni arayan veya yan yana geldiğimizde birçok soru soran, fikir beyan eden dostlarım arkadaşlarım oluyor. Bazı arkadaşlarım, yarışçılar arayıp bak burada bunu buldum böyle yapacağım daha faydalı oluyor diye sistemin açıklarını bulmaya çalışıyor. Ben bugüne kadar 4 farklı sistemde yarıştım. Bu yarışmaya başladığımız son sistem tekne performansı üzerine kurulmuş bir sistem. Sen tekneni ne kadar iyi yüksek performansta kullanırsan o kadar çok başarılı oluyorsun. Yarış esnasında rakiplerin ile arandaki farkı göremediğinden dolayı sadece tekneni en iyi rotada götürüp en iyi açı ve hızlarda kullanıp bir an önce finişe ulaşman gerekiyor. Bu sistemde masa başı kazanım yüzdesi çok düşük. Burada babamın bana yat yarışlarına başladığım ilk yıllarda söylediği bir söz aklıma geliyor. Yarış denizde kazanılır.”