Yedi yıl önce bir yelken ekibi kurarken, bunun sadece bir hevesten ibaret olmayacağını biliyordum.
İstanbul’a iş, aile ya da savaş gibi sebeplerle gelmiş ve hayatlarını burada yeniden kurmaya çalışan sovyet kızlardan bir ekip kurmuştum. Daha önce hiç yelken yapmamışlardı. Eşim Oğuz Ayan sabırla bizi yetiştirdi. Kar kış, yağmur çamur demeden denize çıkıp eğitim aldık. Arkadaşları “Bordo bereli ekip mi yetiştiriyorsun?” diye şakayla karışık sorular soruyordu Oğuz’a. Kızların disiplini ve azmi sayesinde çok kısa sürede yarışlara katılacak kadar hazır hale geldik. İşte White Angels Sailing Team böyle doğdu.

Önce Kızlar Kupası’yla başladık, sonra karma yarışlarda, kadın kategorilerinde yarıştık. Tecrübemiz arttıkça derecelerimiz de artmaya ve diğer ekiplere karşı ciddi rakip olmaya başladık.

Bu süreçte bize inanan, “kızlar siz başarabilirsiniz” diyerek yanımızda olan ana sponsorumuz CMC Holding tüm masraflarımızı üstlendi. Biz de onların güvenini boşa çıkarmamak için elimizden gelenin en iyisini yaptık. Yeri geldi haksızlığa uğradık, sadece denizde değil karada da adalet mücadelesi verdik. Ama asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.
2024’te tamamen kadınlardan oluşan “Sultans of the Sail” adlı ekibiyle 600 millik Deniz Kuvvetleri Kupası’na katıldık. İstanbul Boğazı’ndan start alıp Göcek’te finiş yaptık. Dört gün boyunca hiç durmadan süren bu yarışı sınıfımızda 4., overall’da ise ilk 10 takım arasında bitirdik. Bizim için tarifsiz bir deneyimdi. Bu maceramızı başka bir yazıda detaylıca yazacağım.

Çanakkale Zafer Kupası
Ancak bugünkü yazımın ana konusu geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Çanakkale Zafer Kupası’dır.
Bu sezon Cumhurbaşkanlığı Yat Yarışı serisine başarılı bir başlangıç yaptık. 19 Mayıs ve 23 Nisan’da İstanbul Boğazı’nda yapılan yarışları birincilikle bitirince hedefimizi trofe kupasına çevirdik. Ancak bu hedefe ulaşmak o kadar da kolay değil. Çünkü bu sene yapılan değişiklikle birlikte, mutlaka bir offshore yarışına katılmak gerekiyor.
Teknemiz inshore müsabakalarında ve hafif havada çok iyi performans gösterse de, offshore yarışlarına uygun bir tekne değil. Yine de şansımıza hava tahminleri hafif rüzgâr gösteriyordu. “Rahat bir pupa seyriyle Çanakkale’ye kadar gideriz, ilk üçe girersek kârdır” diye düşündük. Asıl amacımız ise trofe yolunda en büyük rakibimiz Alchera ekibini geride bırakmaktı.

Kalamış’taki startı hafif havada verdik. Balonu basıp gün batımına kadar Marmara Denizi’nde keyifli bir seyir yaptık. Marmara Adası’nın silüeti görünmeye başlamıştı. Mutluyduk, her şey çok güzel gidiyordu… ta ki güneş batıncaya kadar.
Karanlığın çökmesiyle hava sertleşti. Orsa gitmeye başladık, dalgalar kendini hissettirdi. Ekibimizden bir kız fenalaştı ama kimse ona yardım edemedi, kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştı. Biz ise vardavela tellerine tutunarak tam sekiz saat boyunca dalgalarla boğuştuk. Arada Oğuz, ekibi dinç tutmak ve uyumamızı engellemek için bize tramola attırıyordu. Zorlandık… Belimizi ağrıdan hissetmez hale gelmiştik.
Sabaha karşı hava hafifleyince vardiya sistemine geçtik. Birkaç kişiyi aşağıya dinlenmeye gönderdik. Hâlâ Marmara Adası açıklarındaydık. Ben ise adrenalinden ve ekibe karşı hissettiğim sorumluluktan uyuyamıyordum. Bedenim çok yorgundu ama güvertede sırt üstü uzanıp gökyüzüne baktığımda, gördüğüm yıldız manzarası bütün yorgunluğa değmişti. Şehirde asla göremeyeceğim kadar büyüleyici bir gökyüzüydü.
Tekne hafif dalgalarda sallanıyor, gözlerim kapanıyordu. Tam uyumak üzereyken teknenin aniden durduğunu hissettim. Hızla giderken kocaman havasız bir çukura düşmüştük. Dümende deneyimli yelkenci Murat Suntay vardı. Oğuz ise dinlenmek için aşağıya inmişti. O ana kadar öncü grupta ilerliyorduk ve hem önümüzde hem de arkamızda rakiplerimiz vardı. 6,5 knot hızla orsa gitmek keyifli değildi ama hiç rüzgâr olmadan çakılıp kalmak her yelkencinin kâbusudur. Kaybettiğimiz her dakika çok değerliydi.
Güvertede dört kişi vardık: Murat dümende, Sami ana yelkende, Saşa ve ben havuzluktaydık. İşte o an, her yarışın insana yeni bir şey katıp öğrettiğini bir kez daha gördüm. Murat bize cenova ve ana yelkeni kullanarak çukurdan çıkmanın, rüzgârı bulmanın yöntemlerini gösterdi. Göstergede 0.0 görünen rüzgâr yavaş yavaş 0.5… 1.5… 2… derken 3.. 5 knot’a çıktı. Yelkenlerimiz rüzgârla doldu, tekne hızlandı ve rotamıza devam ettik. İskemizde hâlâ bir türlü bitmeyen Marmara Adası vardı.
Hava aydınlanınca balonu bastık. Gelibolu’ya yaklaştığımızda hava iyice sertleşti. Oğuz, her an broş atma ihtimaline karşı kimsenin panik yapmaması için yapılacakları tek tek açıkladı.
Boğaza girdiğimizde finişe çok az kalmıştı. Ekip gergindi. Üstümüze dev bir gemi gelmeye başladı. Telsizden ulaşmaya çalıştık ama cevap alamadık. O anda geminin yavaşladığını ve bize yol verdiğini görünce rahatladık.
Sert havada birkaç kavança yapmamız gerekiyordu. Hata yapma şansımız yoktu. 11 kişilik ekibimiz saat gibi işlemeliydi. İlk kavançayı mükemmel attık. Sorun yoktu. Ancak bir anda başüstümüzde görevli Saşa’nın gözlerinde yaş gördüm. Elini tutuyordu ve acısı çok belliydi. Eldiven takmamıştı; sert rüzgârda iskota elinden kayarak avuç içini ciddi şekilde yakmıştı. Hemen ilk yardımı yaptık. Son iki kavançayı ben üstlendim, Saşa’yı dinlendirmeye aldık. Çünkü biz bir ekibiz. Birimiz zorlandığında diğeri hemen devreye girer.
Sonunda 21 saat 46 dakika süren zorlu yarışın finişine ulaştık. Hem sınıfımızda hem overall’da birinci olduğumuzu öğrenince mutluluğumuz katlandı.
Ama iş bitmemişti. Ertesi gün Çanakkale Boğazı’nda bir yarış daha vardı ve hava oldukça sert gösteriyordu. Ayrıca Saşa’nın eli yaralıydı, yarışamayabilir diye endişelendik.
Çanakkale’ye vardığımızda soluğu meşhur çorbacıda aldık. Zorlu geçen geceden sonra ilaç gibi geldi. Dinlendikten sonra boğaz manzarasına karşı ekipçe güzel bir akşam yemeği yedik. Oğuz’un motivasyon dolu konuşması ekibi ertesi günkü yarışa hazırladı.
Boğaz yarışına kocaman Türk bayrağıyla çıktık. İnanılmaz bir histi. Boğaz trafiğe kapatılmış, halk sahilde toplanmıştı. Kalbim deli gibi atıyordu. Heyecandan mı, endişeden mi bilemedim ama bayılacak gibiydim. Saşa elini sarmıştı ve “sonuna kadar sizinleyim” dedi. Oğuz ona güvenip onay verdi.
Yarışın başhakemi Ceren Veziroğlu, 11 millik rotayı açıkladı. Startı balonla verdik. Hava sertti ama ekip tek bir hata yapmadan parkuru tamamladı. Çanakkale Boğazı’nda yarışmak inanılmaz keyifliydi. Yarışın son saniyesine kadar sert havaya direndik, kızlarla trapezde bütün gücümüzle asıldık. Finiş hattında ise mutluluk çığlıklarımız gökyüzüne karıştı. Çünkü yine overall birinci olmuştuk.
Aynı günün akşamı Oğuz üç arkadaşımızla tekneyi yaklaşan fırtınaya yakalanmadan İstanbul’a geri götürmek için yola çıktı. Biz kalanlar ise ödül törenine hazırlandık. İçimiz kıpır kıpırdı, iki overall birinciliğine hâlâ inanamıyorduk. Aramızda hep yarışta yaşadıklarımızı konuştuk. Ekibin artık ne kadar oturduğunu, birbirimizi ne kadar iyi anladığımızı fark ettik.
Teknemiz çok zor olsa da onu çok seviyoruz. Üst baskı, alt baskı, rüzgâr üstü pozisyonları, zor kavançalar… hepsi artık kanımıza işlemiş gibi. Ekibimle, özellikle kızlarla gurur duyuyorum. Biz sadece bir ekip değiliz, biz özel bir aileyiz. Aramıza yeni katılanlar oluyor ama sadece bu “aile ruhuna” uyum sağlayabilenler kalıyor. Çünkü biz biraz “normal dışı”yız. Dışarıdan bakınca deli işi gibi geliyor belki, ama bizim için yelken bir tutku, hatta bir bağımlılık hale geldi.

Zafer Anı
Ödül töreni Double Tree by Hilton Çanakkale’de gerçekleşti. Kusursuz bir ev sahipliği, özenle hazırlanmış açık büfe sofrası, birbirinden güzel lezzetler… Organizasyonun her detayı gerçekten çok iyi düşünülmüştü. Biz sporcular için unutulmaz bir deneyim oldu, emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
Törende ORC A sınıfı ve Overall En İyi Düzeltilmiş Zaman ödülünü aldık. Büyük kupayı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir’in elinden almak bizim için çok gurur vericiydi.
O an herkesin gözü üzerimizdeydi. Herkes bizi tebrik ediyordu. Basın bizimle röportaj yaptı, sponsorumuz bizi canlı yayından izledi.. Bir kez daha onları gururlandırmanın mutluluğunu yaşadık.
Hedef Büyük Trofe
Şimdi önümüzde trofenin son etabı, 29 Ekim Kupası var. En yakın rakibimizden 9 puan öndeyiz ama yelken yarışında her an herşey değişebilir. Bizim için bu yol sadece yarışlardan ibaret değil. Bizim için bu yol; dayanışma, dostluk ve tutkuyla örülmüş bir hikâye.


Çünkü biz sadece bir ekip değiliz.
Biz bir aileyiz.
Ekip kadrosu:
Skipper – Oğuz Ayan
Stratejist / 2.Dümenci – Murat Suntay
Ana yelken – Sami Uslu
Direk dibi – Boran Burcu
Cenova Trim – Görkem Taylan
Başüstü – Oleksandra Kanat (Saşa)
Piyano – Valeria Sukhoterina
Rüzgar üstü – Anara Bazilova
Balon Trim – Tatiana Trikoz
Cenova Trim – Yaroslavna Vladi
Takım Kaptanı / Piyano – Lena Ayan
Fotoğraflar Sailturkiyeracing











