Lena’ın Seyir Günlüğü
Hafif rüzgârları seven teknemiz için geçtiğimiz hafta sonu TAYK tarafından planlanan yarışlar büyük bir umut ve heyecan kaynağıydı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’na denk gelen ve Dalga Dalga Heyecan sloganıyla Borusan Otomotiv ana sponsorluğunda İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirilen BMW Zafer Kupası’na yaklaşık 50 ekip katıldı.
• Boğaz kırmızı-beyaza boyandı
Küçükyalı Port ve Kalamış’tan denize açılan teknelerin neredeyse her birinde Türk bayrağı dalgalanıyordu. Kortej halinde startın verileceği ikinci köprünün ayağına kadar ilerleyen bu tekneler, Boğaz’da gurur veren bir tablo oluşturdu.
Saatler öğlene yaklaştıkça hava, raporların aksine kendini göstermeye başladı. Yarışa ana sponsorumuz CMC Holding’in desteğiyle katıldık. Ekibimizin koçu ve dümencisi Oğuz Ayan, start hattının tüm Boğaz boyunca uzatılmasına rağmen gergindi. Çünkü Asya tarafı avantajlıydı ve start anında yaşanacak kalabalık kazalara yol açabilirdi. Biz de yakın zamanda bir kaza sonrası teknemizi onarmıştık; benzer bir durumun tekrarını asla istemezdik.

• Start hattında büyük gerginlik
Dakikalar ilerledikçe start hattı kalabalıklaştı. Ekipteki heyecan da giderek arttı. Doğrusunu söylemek gerekirse, kalabalık startları pek sevmem; çünkü birine her an bir şey olacakmış gibi hissederim. Ama deneyimli dümenciler, tekneler birbirine çok yakın olsa da çarpışmadan muazzam manevralar yapmayı başarırlar. O anlarda nefesim gerçekten tutulur.
Ne yazık ki bu kez Oğuz’un da öngördüğü gibi oldu. Start, tekneler arasındaki temaslarla başladı. Yaklaşık on saniye kala bağırışmalar yükseldi, ardından birkaç çarpışma sesi duyuldu. Kalbim deli gibi atıyordu. O sırada teknemizde “Balonu bas!” komutu geldi. Tek amacımız, o karmaşadan temiz bir şekilde sıyrılmaktı.
• Balonlarla Boğaz’da renk cümbüşü
Ekip balonu kusursuz bastı. Hızlandık, kalabalıktan uzaklaşmaya başladık. Arkama baktığımda, köprünün altında rengârenk balonlarını açan onlarca tekne gördüm. İnanılmaz bir manzaraydı. Normalde Boğaz’ı orsa seyrinde tırmanmak, sık sık tramola atmak ve güçlü akıntıya karşı mücadele etmek çok yorucudur. Ama bu kez balonla tırmanıyorduk.
IRC1 sınıfında 12 rakibimiz vardı, fakat Oğuz Ayan’ın hedefi her zamanki gibi overall’du. Yerimiz gayet iyiydi. Bizden büyük IRC0 sınıfı teknelerin arasında ilerliyorduk. Kavança üzerine kavança atıyor, simetrik balonumuzu hiç bozmadan muhteşem bir uyumla seyrediyorduk. Orsaya döndüğümüzde balon sorunsuz indi. Ortalama 57 kilo olan kızlarımız var gücüyle vardevelladan asılıyor, tekneyi hızlandırmaya çalışıyordu.
Rakiplerimiz de pes etmiyordu. Bu durum bizi hem motive ediyor hem de zorluyordu. İkinci pupayı da hatasız döndük. Son orsa seyrinde finişe yaklaşırken tekneler birbirine daha da yakınlaştı.
• Yelkende kazananı reyting belirler
Yelken yarışında ilk bitirenin her zaman kazanan olmadığını biliyorsunuzdur. Her teknenin boyuna, ağırlığına ve donanımına göre hesaplanan bir reyting puanı vardır. Bu sistemde kimi tekne rakibine süre verir, kimi ise süre alır. Yani bizden küçük bir tekne bizden sonra finiş yapsa bile düzeltilmiş zamanda bizi geçebilir. Aynı şekilde biz de daha büyük tekneleri onların verdiği süre içinde geçersek, yarışı önde kapatabiliriz.

Sonuçlar istediğimiz gibi olmadı ama mutluyduk. Zorlu rakiplere karşı kendi sınıfımızda 2. olduk. Overall’da şampiyonluğu Borusan ekibi aldı. Starttan itibaren pozisyon avantajını ele geçiren Borusan ekibi startın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Ana sponsor oldukları yarışta çok güçlü rakiplere karşı hak ederek kazandılar.
• Yarışın ardından Kalamış’ta şölen
Ardından sıra eğlence ve ödül törenindeydi. Ama ekip çok yorgundu, çünkü Boğaz yarışı gerçekten yorucudur. Sabah erkenden start hattına gitmek, parkuru gezmek, akıntı ve rüzgârı kontrol etmek gerekir. Güneş altında geçen saatlerin yorgunluğunu tahmin edebilirsiniz.

Buarada biz Boğaz’da yarışırken Yuvam Dünya Derneği tarafından yarış köyünde çocuklar için keyifli el işi ahşap ev yapımı etkinliği düzenlendi. Ufak oğlum Deniz Mete beni görünce heyecanla kendi elleriyle yaptığı evi gösterdi. “İçinde ışığı bile var anne” dedi.
Ödül töreni etkinliği Kalamış mendireğinde düzenlenmişti. Girişlerde sıkı kontrol vardı. Yarış listesinden adımızı gösterdikten sonra bileğimize BMW logolu mavi renkte bileklikler takıldı. Bu bilekliklerle yiyecek ve içeceklerden faydalanabiliyorduk. İkramlar gerçekten çok iyiydi: hamburgerler, hotdoglar, tantuniler havada uçuşuyordu, içeceklerler de sınırsızdı… Hava karardıkça deniz ürünleri ve farklı lezzette et ikramları da servis edildi.
Ödül töreni oldukça kalabalıktı. Borusan Otomotiv sadece yarış değil, aynı zamanda yeni BMW modellerinin tanıtımını da yaparak etkileyici bir pazarlama çalışmasına imza atmıştı. VIP alanında farklı ikramlar vardı; ancak oraya sadece siyah bilekliğe sahip olan özel misafirler girebiliyordu.
Kürsüye çıkıp ödülümüzü almak çok gurur vericiydi. Fotoğraflar çekildi, anılar birikti. Törenin ardından canlı müzik başladı ama biz yorgunluktan çok kalamadık; ertesi gün yine yarış vardı.

• Cahit Üren’in anısı Kalamış Moda koyunda yaşadı
Ertesi sabah ilk işim hava durumuna bakmak oldu. 4 ila 13 knot arası rüzgâr görünüyordu. Oğuz’un yaptığı sabah kahvesini yudumlarken içimden “Umut var” diye geçirdim. Çünkü bu yarış, çok sevdiğim Cahit Üren anısına düzenleniyordu.

Saat 11.30’da Moda Deniz Kulübü önünde Moda koyunda yarışa katılan tüm tekneler bir araya toplandı. Bir dakikalık saygı duruşunda gözlerim doldu. Cahit Bey’in her zamanki gülümsemesini, nazik tavrını hatırladım. Emekliliğinden kısa süre sonra aramızdan ayrılmıştı. Yelken onun hayat amacıydı.
Ne yazık ki öğle vakti hakem botunda tehir bayrağı çekildi. En korktuğum şey, rüzgâr bekleyişi başlamıştı. Sıcakta tekne üstünde amaçsızca beklemek sıkıcıydı. Bir arkadaşımız “Moda’ya gidip dondurma mı alsak?” dedi. Oğuz gülümseyerek izin verdi. Bizi Moda iskelesine bırakıp, elimizde dondurmalarla geri aldı.
Bekleyiş sürdü. Tekneler birer birer ayrılmaya başladı. En sonunda sahada yalnız kaldık. Hakem botu da dönünce yarışın yapılmayacağı anlaşıldı. Haber geldiğinde üzüldüm, ama yapılacak bir şey yoktu.
Cahit Bey’i yarışla anamadık belki ama kalbimizde hep yaşayacak. Nur içinde yatsın.











