Avukat, savunur…
Savcı, suçlar…
Hakim, karar verir…
Yelken yarışçılığında ise puanlama sistemi avukattır, adaletli bir şekilde oyunun oynamasını sağlamaya çalışır.
Savcı hakemlerdir, doğru yanlış her şeyi gözlemler, yönetimini yapar ve aksi durumu üste bildirir!
Hakim ise protesto kuruludur, tüm dataları toplar nihai kararı verir…
Yarışçılar ise oyunculardır ve bu üçlemenin içinde elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Türk yelken filosunda yat yarışlarında eski ve yeni milli sporcuların çoğalması, gençlerin ekiplere dağılarak filonun kalitesini yükselttiği bu son yıllarda şimdi biz diyoruz ki avukatımızdan memnun değiliz, değiştirelim. Peki, değiştirelim ama bu değişim, gelişimin önünü mü açacak yoksa bir gerilemeye mi sebep olacak? Şimdi bunu hep birlikte irdeleyelim.
Bu yıl Türk yat filosunda heyecanlı bir geçiş var. Ani ve sert bir karar ile neredeyse tüm Ege kulüpleri yıllardır yarışılan sistem olan IRC‘ den ORC‘ ye geçmeye karar verdi. Bu karar önce Marmaris Yelken Kulübü’nden (MIYC) geldi. Sonrasında Bodrum Yelken Kulübü de (BAYK) ORC kararına destek vererek geçiş yapacağını açıkladı. Çeşme Yelken Kulübümüz EAYK ise bu geçişte lider kulüplerden birisiydi ve seminerler düzenleyerek bu hızlı geçişe adapte oldu. ORC kararının dışında kalan ve taze kış trofesi serisine IRC’de devam etmeye karar veren Göcek Yat Kulübü ise sistemin dışında kalmaya karar verdi. Bir sürpriz haber bu hafta İstanbul merkezli ve son yıllarda oldukça popüler yarışlar düzenleyen İstanbul Açıkdeniz Yat Yarışı Kulübü’nden geldi. Onların kararı da ORC sisteminde kulüp kariyerlerini devam ettirmek yolundaydı.
Ben IRC ve ORC taraftarı büyüklerim ile bütün hafta telefonda sohbetler ettim. Alabildiğim kadar teknik bilgi ve fikir aldım ancak isim isim yazmayacağım çünkü bu yazının ve yazacağım hiç bir yazının tabanı taraf olmak değil, haber yapmak olacak. Filonun içinden bir göz olarak tahminlerimi yazacağım bu yazıda. Öncelikle belirtmek isterim ki yarışçı tarafım ORC sistemine oldukça sıcak. Ancak çekincelerim ve tahminlerim şu şekilde. Ama gelin öncelikle temel bazda nedir bu IRC ve ORC kısaca bir göz atalım.
Temel farklar şunlardır:
1. Ölçüm ve Hesaplama
• IRC; daha çok amatör filolar için düzenlenmiş basit bir sistem olarak hayatımıza girmişti. Ancak yıldan yıla çok gelişim gösterdi.
• Teknenin fiziksel ölçümleri üzerinden özel bir algoritma kullanılarak gizli bir formül ile hesaplanır ve bu hesapları yarışçılar tahmin etmekten öteye gidemez.
• Detaylı bir veri girişi gerektirmediği için uygulaması ve sonuçlara ulaşması oldukça hızlıdır.
• Formülünün gizli olması sebebi ile tekneler arasında bulunan avantaj ve dezavantajlar yarıştıkça ortaya çıkar, önden kestirebilmek maalesef mümkün değildir.
• ORC ise
• Daha bilimsel ve açık bir sistemdir. Veriyi saklamaz herkese sunar. Bunu biraz açık yazılım gibi düşünebilirsiniz.
• Teknenin detaylı fiziksel ölçümleri (ağırlık, yelken alanı, su hattı uzunluğu, salma derinliği, deplasman vb.) kullanılarak kapsamlı analizler yapar ve özellikle teknenin su hattı ve dizaynına çok önem verir. Düzlemsel olarak bakmaz.
• Açık bir formüldür ve VPP (Velocity Prediction Program) adı verilen bir bilgisayar modeli kullanılarak teknelerin farklı koşullardaki performans tahminlerini yapar. Ancak ORC belgelerinde bulunan polar diagramlar teknelerin gerçek polar diagramları ile uyuşmayabilir. Bu polar diagramlar VPP’nin tahminlerini içerir ve her açıyı değil 8 ana açıyı baz alarak yapar. Yarışçıların bunu gözden kaçırmaması gerekiyor.
• ORC kısmen daha şeffaf ve adil bir sistem olarak kabul edilir ancak uygulama zorlukları göz ardı edilmemelidir.
Yarış Sonuçlarının Hesaplanması
• IRC:
• Zaman esaslı bir düzeltme kullanır. Yarış süresi, rating ile çarpılarak düzeltilir. Bu basitlik yarışçıya daha az taktik yapma imkanı da tanır. Herkesin herkese ne kadar süre vereceği belli olduğundan rakibini kollamak veya yarışçı tabiriyle üzerine yatmak bile size bir yarışı kazandırabilir. ORC’de işler pek böyle yürümüyor.
IRC, Time-on-Time (ToT) adı verilen bir düzeltme metodu kullanılır. Bu, teknelerin performans farklarını hesaba katmaz ve sonuçlar genel bir katsayı ile düzeltilerek daha az taktiksel bir yarış imkanı sunar.
ORC’de de aynı sistem Time on Time kullanılsa da onu IRC‘den ayıran özellik bu değildir.
• ORC Farklı koşullarda farklı düzeltme yöntemleri sunar:
• Time-on-Distance (ToD): Teknelerin mesafeye göre performanslarını hesaba katar bu IRC‘den en çok ayrışan metodudur.
• Time-on-Time (ToT): Zaman bazlı düzeltmeler yapar. IRC sistemine çok benzer ancak offshore yarışlarda daha kolay bir operasyon ve sonuca ulaşma imkanı taşır.
• Constructed Course: Farklı parkur tiplerine göre özel hesaplamalar yapar.
• Daha fazla değişken hesaba katıldığı için sonuçların daha adil olduğu düşünülür.
Benim ana fikrim ORC’nin daha rekabetçi ve güçlü filolar için uygun olduğu yönündedir, bu yüzden bu geçiş beni heyecanlandırıyor ancak…
GEÇİŞ ÇOK HIZLI ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLİYOR
Adil ve keyifli bir yat yarışı düzenlemenin en temel asli şartı iyi bir hakem kadronuzun olmasıdır. Sporcu parkura çıkar, yarışır akşam kupa töreni bekler, ikram bekler ama iyi yönetilmiş bir yarış yoksa hiç bir unsur maalesef onu mutlu edemez. O bira boğazına diziliverir. Bu anlamda geçişin bu kadar aceleye getirilmesi filoda yarışan ekip liderlerinde şu soruyu akla getirdi. Acaba hakemlerimiz bu geçişe hazır mı? Hakemlerimizin bu geçişe hazır olmasının yanı sıra kulüplerimizin yeterli sayıda bot ve ölçüm cihazı ve yetkin personeli var mı? Bu sorular yarışçılar tarafında merak uyandırırken cevapları ocak ayındaki ilk kış trofelerinde alacağız.
Ocak ayında düzenlenecek olan MIYC ve BAYK trofelerinde yarışıyor olacağım.EAYK trofesinde ise misafir olarak yarışı seyretmeye gitmeyi planlıyorum. Benim tahminimce; bu üç trofe ORC geçişinin öncüsü olarak tüm sorularımıza cevap verecek. Ancak bu üç köklü kulübün bu geçişte aldığı yüklü sorumluluk göz ardı edilmemeli.
Geçiş şu şekilde yapılamaz mıydı?
İlk yıl yine IRC sisteminde yarışıp, aynı zamanda ORC dereceleri de hesaplanarak yarış panosunda yerini alsaydı ve 2026’da tamamen ORC’ye geçiyoruz denseydi çok daha iyi bir geçiş süreci olurdu kanısındayım. Çünkü filonun büyük ölçeği hala amatör. Peki neden azalması yerine çoğalıyor bu amatör tekneler? İnanın sebebi artan merak ya da kültür değil.
KOLAY YARIŞ İDEOLOJİSİNDEN VAZGEÇİLMELİ
Bir kulübün asli görevi her yarışanı memnun etmek değil, adil yarışlar düzenlemektir. 4 grupluk bir filoda her grupta 3 tekne olup herkesin kupa aldığı yarışlarda gördü bu gözler. Maalesef bu bakış açısı doğru değil. 1990’larda olsak tamam ama filonun gelişmesi için yeterli süre geçildi. Ancak yarışlar amatörleştikçe kulüp sayıları arttı ve filoların güç dengeleri yer değiştirdi, bunu hepimiz biliyoruz. Kaliteli bir yarış yapabilmek için;
Destek grupları yarış filosundan uzak tutulmalı ve ORC veya IRC grubuna geçmeleri teşvik edilmeli ama parkurda tepesinde bimini, burnunda çapa ile artık tekne görülmemeli. Destek grubunun amacı tekne satın alan bir bireyin ilk yıl teknesini tanıma sürecinde girebileceği bir gruptur, gel yarışmayı öğren grubu değil.
Yarışılacak puanlama sistemi ne olursa olsun, orsa pupa parkur ve offshore parkur dengesine çok dikkat edilmeli. Özellikle çoğunluğu apaz olan parkurların hiç bir şekilde filoya adalet getirmesinin mümkün olmadığını hatırlamakta fayda var.
Daha fazla kupa vermek, o yarışı basitleştireceği için tekne sayısı artabilir ama nitelikli yarış teknesi sayısı kesinlikle azalacaktır. Bu anlamda özellikle ORC fikrinde buluşan 3 Ege kulübü yılda bir kez büyük bir yarışı birlikte organize ederek ortak hakem ve teknik imkan ile ortak bir trofe veya yarış düzenlese işte asıl gelişim o zaman gelir.
Özetle söyleyeceğim, eğer daha adil bir sistem olduğuna inandığımız ORC’ye geçilecekse bu geçiş sadece puanlama sistemi ile değil yarışların düzenlenme şekliyle de desteklenmeli. Çünkü maalesef 3 ana Ege kulübümüz özellikle yarışmak isteyen yarış teknesi sahiplerinden aynı eleştiriyi almaktalar. Benzer parkurlar o günün organizasyonunu kurtarabilir ancak bir trofenin geleceğini kurtaramaz.
Eğer kulüplerin yarışlara bakış açısı değişmez ve biz yıllardır süregelen parkurlarda yarışırsak o zaman bu ORC’ye geçişin daha adaletli olması için söylemine maalesef gölge düşecektir. Kulüplerimizin bu anlamda yarışçıları dinlemesi ve en azından seviyeyi yukarı taşımak adına değişiklik denemesi şart. Çünkü biz ORC’ye geçer ve genel ağırlığı orsa pupa olmayan yarışlara devam eder bir de ORC’nin Time on Distance ölçüsünü değil Time On Time ölçüsünü kullanırsak o adalet noktasında çok fark yaratacak bir sistem değişikliği olmayacaktır.
IRC, bir teknenin su hattı boyunu düzlem olarak ele alır, yani tekne yattığı zaman uzayan su hattı boyunu hesaba katmaz, katıyorsa da formülü gizli olduğu için biz de bilmiyor olabiliriz. Bu yüzden mesela chine dizayn üretilen tekneler IRC’de anlamsız bir avantaj sahibi oluyor ya da deplasman tekneleri. ORC ölçümünde ise en önemli değerlerden bir tanesi teknenin eni, su hattı dizaynı ve suya bastığı alanın hesaplama biçiminin IRC’den kesin daha detaylı ve doğru hesaplanmasıdır. Hal böyle olunca parkurlarda teknelerin nitelikleri anlaşılarak en yavaş tekne bazı alınarak doğru uzunlukta bir orsa pupa parkuru atılır ve Time on Distance hesaplaması yapılır ise işte o zaman tüm filo zevkten dört köşe olacaktır. Ancak dediğim gibi sadece puanlama sistemini değiştirmek yetersiz. İyi bir parkur, iyi bir yönetim kadrosu ve iyi bir hakem heyeti lazım. Bu anlamda kulüplerimize oldukça yük düşeceği kesin.
PARKURDA SONUÇLAR DEĞİŞECEK Mİ?
Evet, sistem değiştiğinde podyumda görmeye alışık olduğumuz tekneler bir süreliğine yer değiştirebilir. Çünkü ORC’ye geçişin filoya yansıdığı en majör tarafı hepimizin teknelerine ya IRC optimizasyonu yapmış olmamız veya daha tekneleri satın alırken iyi optimize edilmiş tekneleri tercih etmiş olmamız, filoda bir süreliğine favori tekneleri değiştirecektir ancak bu sistem bence bir yılın sonunda oturur. Marka marka inceleyecek olursak; Fransız üretimi teknelerin rating avantajının kaybolacağına inanıyorum. Çünkü birçoğumuz biliyor ki bazı tekneler süratlerinin çok altında puanlara sahipler. Buna biraz da IRC‘den dolayı Frenc choke (Fransız şakası ) diyebiliriz. Bu anlamda Benetau’nun özellikle yeni modelleri, Archambaultların tamamı, harika bir RC optimizatörü olan Mark Mills’in çizdiği her tekne bu geçişte oldukça zorlanacak ve yelken gardroplarına oldukça fazla yeni enstrüman eklemek zorunda kalacaklar. Tekne olarak düşündüğünüzde kime avantaj sağlar derseniz eski IOR tekneleri bu geçişten biraz pozitif istifade edebilir. Çünkü yarı deplasman karınlı yapıları, özellikle asimetrik teknelere karşı oldukça zorlanıyordu ancak ORCsisteminde Time on Distance hesaplaması ile yarışılır ise yeni jenerasyon ve eski jenerasyon tekneler birbirlerine karşı daha adil yarışabilecekler. Unutulmamalıdır ki yarış tekneleri şamandıra yarışlarına göre dizayn edilir, offshore yarış tekneleri ise sağlamlık ve geniş açılarda yüksek performans sağlamak için. Onları parkurda eşitlemek hepsinin avantajlı olduğu parkurları sırasıyla uygulamayı gerektirir. Yoksa adalet sağlayamaz, sadece belli tekneleri şampiyon ilan edersiniz.
Sistemin daha ucuz olması, evet bir avantaj. İlk sertifikanın bedava olması ise tüm filoda bir bayram havası yaşattı diyebilirim. Ancak bir kaç yıl sonra sistem oturduğunda Federasyon derse ki ORC’leri benden alıyorsunuz fiyatı da budur, işte o zaman ortalık karışabilir. Keza ben bu işin bu yöne evrileceğine eminim.
OCAK AYINDA BULACAĞIMIZ CEVAPLAR
Ocak ayında 3 trofenin ilk ayaklarının yapılmasından sonra cevap bulacağımız en elzem soru şu olacak.
Bu geçiş bir inat mı? Daha kaliteli yarışlar düzenlemek için mi?
Bu sorunun cevabını sora sora değil yaşayarak bulacağız ve gözlemlerimiz tekrar Sailing Times sayfasında yerini bulacak. Ben işin ümitli kısmındayım, sanmıyorum ki bu geçiş sadece bir güç savaşı olsun. Her kulüp daha kaliteli sportif yarışmalar düzenlemek ister. Bakalım ocak ayı bize neler gösterecek?
ORC GEÇİŞİ HAKKINDA TAHMİNLERİM
İlk ve en basit öngörüm bu geçiş kolay olmayacak. İlk başta sistem oturana kadar en basit metotlar denenecek, yeterli bot ve hakem sayısı olmayacağı için kolay parkurlar atılacak ve değişen sonuçlar filoda geçici de olsa bir mutsuzluğa sebep olacak.
Filonun büyük kısmı ORC sisteminden zaten habersiz, haberdar olanlar da ise bilgi haberdar olmayanlardan biraz daha fazla. Bu yüzden hem yöneticiler hem yarışanlar yepyeni bir oyun öğrenecek. Bu bende çok heyecan yaratıyor ve açıkçası yarışçı tarafım hataya daha toleranslı. Sistem oturana kadar tabi ki hatalar olacaktır ancak burada bir Türk geleneği olan sportif sabırsızlığı bir kenara bırakarak, yarışçıların da yönetimlere destek vermesi gerekiyor. Bu kadar kalabalık organizasyonlarda herkesi mutlu etmek zaten kolay bir iş değil bu anlamda kulüplere stres yüklememek ve biraz sabırlı olmak şart.
Tahminimce her trofenin ilk ayağı kaos, ikinci ayağı sersemliği üzerinden atma, üçüncü ayağı ise oluyor galiba, olacak. Kulislerde bol dedikodu, tadında gergin anlar bekliyorum. Ancak bunların hepsinin yelkenciliğin centilmenliğinin içinde yaşanmasıda temennim.
Nihayetinde IRC ve ORC için ana fikrim; IRC, kolay uygulanabilirliği ve basitliği ile amatör yarışlar için çok daha uygun, aslına bakıldığında bu da Türkiye filosuna daha uygun olduğuna dair bir izlenim bırakmıyor değil. ORC ise daha detaylı ve şeffaf bir sistem olduğu için profesyonel ve rekabetçi yarışlara daha uygun, Peki bu geçiş doğru uygulanırsa filo için bir kalite artısı olabilir mi? Tabii ki olabilir. İkisi arasındaki seçim, organizasyonun ihtiyaçlarına ve filonun yapısına göre değerlendirdiğimde içimde iki adam konuşuyor;
Birisi diyor ki!
IRC’de kal, ne kulüpler, ne de filo buna hazır değil.
Diğeri de diyor ki!
Geç ORC‘ye zorlan ama keyif al!
Tüm filoya 2025 yılında her şeyden önce güvenli, sağlıklı ve kazasız belasız yarışlar dilerim. Gerisine hep birlikte bakacağız.
Yüzünüzden yel, teninizden tuz eksik olmasın…