Atilla Gökova’nın Özel Röportajı
Geçen hafta tamamladığımız BAYK Kış Trofesi’nin ardından kısa bir ara verip Marmaris Kış Trofesi 1. ayağı için teknemi hazırlarken mail kutuma harika bir mesaj geldi. Sydney Hobart yarışını takip ederken orada bir Türk yarışçının bulunduğunu tesadüfen öğrendim ve hem denizci merakım hem de haber yapma istediğimle kendimi tanıtarak sosyal medya üzerinden bir mesaj yolladım. Türkiye’de yaşamayan Timur Çelik mesajıma cevap vererek röportaj teklifimizi kabul etti ve ilk fırsatını yakaladığında sorularımızı cevaplandırma şansını yakaladı.
Bir yelken eğitmeni olarak her ne kadar yurt dışında çok seyir yapmış ve gezmiş olsam da bazı yarışlar hayal listemi hep süsler. Bunlardan bir tanesi olan ve zorluk seviyesi oldukça yüksek olan Sydney Hobart yarışı da tabii ki bunlardan biri. Ancak uçağa binemeyen ben, bu yarışı sanırım hayatım boyunca hayal etmek durumunda kalacağım. Bu yüzden orada yarışan bir Türk bulmuşken sorularımla darlamadan edemezdim. Şimdi gelelim Timur’un yaşadığı bu harika deneyimin detaylarına. İşte Timur Çelik’e gönderdiğim sorular ve cevapları:
Sevgili Timur, öncelikle bu yıl oldukça zorlu geçen ve üzücü şekilde start alan bu zorlu offshore yarışını sağ salim başarıyla bitirdiğin için tebrik ederim. İlk sormak istediğim soru aslında çok basit ve yalın, okuyucularımızın da seni tanıması adına kendinden kısaca bahsedebilir misin?
Yarışı tamamladığım için ben de çok mutluyum. 1983 Gelibolu doğumluyum. Avustralya’da yaşıyorum. Yelken ile 2018 yılında tanıştım ama yarışlara 2024 yılının Ağustos ayında başladım. Bunun haricinde yüzme ve serbest dalış sporları ile de yakından ilgileniyorum.
Sdyney Hobart tüm ülke yarışçıları için kabul edilen en güçlü markalardan bir tanesi yarış olarak. Bir Türk olarak orada bulunmak nasıl bir histi? Türkiye’de yarışlara nazaran kıyasladığında nelerden feyz alabilir filomuz sence?
Bir Türk olarak orada bulunmaktan onur ve gurur duydum. Umarım ileride daha çok Türk yarışmacı ve kim bilir belki de Türk takımları bu şansı yakalayabilir. Avustralya’da yelken sporları aslında bir halk sporudur. Her semtte büyüklü küçüklü yelken kulüplerine rastlamak mümkün. Bu kulüplere üye olmak, antrenmanlara ve yerel yarışlara katılmak gerçekten çok kolay. Yeterli azmi ve kararlılığı gösteren, programlara uyan herkes büyüklü küçüklü her yarışta kendine yer bulabilir. Aslında benim hikayem de bir bakıma bunu doğrular nitelikte. Özetlersek, ulaşılabilirlik, çok fazla kulüp, çok fazla yarış olması ve herkese şans tanınması diyebiliriz.
Yarış IRC puanlama sisteminde gerçekleşti. Bu yıl ülkemizde IRC’den ORC’ye dönmek isteyen önemli yelken kulüplerimiz var. Avustralya’daki yarışta hiç puanlama düzeni ile ilgili bir sohbete şahit oldun mu? Ya da senin fikrince yarış yeteri kadar adaletli yapıldı mı?
Bence yarış yeteri kadar adaletli idi. Chutzpah, Cocody veya Mistral gibi teknelerin bütçe dertleri olmayan büyük rakiplere karşı önemli sonuçlar alması gerçekten çok hoştu. Celestial 70 ise bir diğer örnek. Diğer sorunuza gelirsek; Avustralya’da puanlama sistemleri ile ilgili birçok sohbete şahit oldum. Handikap puanlama sistemi ile ilgili burada da birçok kuşku var. (özellikle 1998 yılındaki yarıştan sonra) Lakin genel olarak pek bir şikayetlerinin olduğunu söyleyemem. Şöyle desem sanırım daha uygun olur… Avustralyalılar; yelkencilerin maharetini göz önüne alan, küçük takımların ve teknelerin de haklarının korunduğu her sisteme daha sıcak bakıyorlar.
Yarışın ilk günü esen sert hava birçok terk ve çok üzücü şekilde can alıcı bir kaç kaza ile sonuçlandı. Sen de bu zorlu yarışta en riskli görevlerden biri olan baş üstünde yarıştın. Mayday ya da ölüm haberlerini telsizden duydunuz mu? Keza bu anonslar psikolojinizi nasıl etkiledi?
Yarışın ilk günü esen sert rüzgar ve yüksek denizden biz de nasibimizi aldık. İlk gece bütün elektronik ekipmanlarımızı kaybettik. Yelkenlerimiz hasar gördü. Bu sebeple yarış yönetimi ile bağlantımız çok kısıtlı oldu. Bu anonslar bize ulaştıysa bile biz duymadık. 2. günün sonunda Bass Boğazı geçişine başlamadan önce küçük bir tamam mı, devam mı toplantısı yaptık ve devam kararı aldık. Kötü haberlerden üçüncü güne kadar haberimiz olmadü. Bildiğiniz üzere Sidney Hobart talihsiz olaylar ve can kayıpları ile ünlü bir yarış. Bu haberleri yarış sırasında öğrenseydik bile kararımız yine de devam olurdu. Parçası olduğum Chancellor ekibinde çok tecrübeli denizciler var. Baş üstünde çalışırken beni sürekli uyardılar, tehlikeleri önceden haber verdiler.
Hava koşulları nasıldı? Ne sertlikte havalarda, nasıl koşullarda bu zorlu 650 mili kat ettiniz? Teknenizin marka, modeli neydi?
Hava koşulları gerçekten çok zorlu idi. 1. günün akşamından 3. günün ortasına kadar çok sert ve şiddetli rüzgarlar ile boğuşmak zorunda kaldık. Deniz yüksekliği yer yer 4-5 metreyi buldu. Rüzgar hızı genel olarak 25 ile 40 knot arasındaydı. Bir de bunun üzerine Bass Boğazı’nın tahmin edilemez batı rüzgarlarını ekleyin. Hava sıcaklığı gündüzleri 30 derece, geceleri ise 10 derece civarında idi. Özellikle Tazmanya kıyılarında sert esen soğuk rüzgarlar hava sıcaklığını 10 derecenin altına düşürdü. Ne yazık ki ilk günkü fırtınadan sonra tekne içerisindeki yasam koşulları da zayıflamaya başladı. Su tankımız kontaminasyona uğradı, bu yüzden suyumuz da kısıtlıydı. Uyku zaten varla yok arasında idi. Açıkçası zordu ama yarışı bitirmeyi başardık. Teknemiz bir Beneteau First 40, daha önce bu yarışa katılmış bir tekne. Sadece 2021 edisyonunda terk vermiş.
Yarış anında başınıza gelen en zor olayı anlatabilir misin?
Birinci günün sonunda susuzluk ve deniz tutması beni çok yordu. 3. gün ise soğuk hava ve sürekli ıslak olmak bana ufak çaplı bir hipotermi yaşattı. Yarış ve mücadele genel anlamda zordu ama beni yarışla ilgili zorlayan bir an hiç olmadı.
Yarış esnasında başınıza gelen en komik olayı anlatabilir misin?
Valla yarış sırasında komik bir şey oldu diyemem. Çünkü çok zordu. Ama hoş bir anı olarak aklımda kalan bir şey var. 3. günün ortasında Bass Boğazı geçişini tamamladıktan sonra yunuslar ve albatroslar bizi karşıladı. Güneş kendini bulutların arasından biraz gösterdi ve ben çok duygulandım ama sonra bu duygulu anlar yerini ağız dolusu gülüşmelere bıraktı. Hoştu.
Dünyada yarışmayı arzu ettiğin hedef yarışlar var mıdır? Var ise hangilerinde sporcu olarak bulunmak isterdin?
Belki Fastnet.
Ülkemizde düzenlenen organizasyonlar için, yurt dışında gördüklerim bunlar keşke bizde de böyle olsa diyeceğin bir unsur var mıdır?
Ülkemizde hiç yarışmadım ama ülkemizde de bu kalibrede yarışların yapılmasını çok isterdim.
Final soru ise tam tersi, ülkemiz yarış filosunda olup, yurt dışında olmayan bir unsur var mıdır?
Türk bayrağı. Büyük yarışlarda daha çok Türk bayrağı olsa harika olur.