Birçok yelkencinin hayalini gerçeğe dönüştürerek “Masalım” adlı teknesinde hayatına devam eden Neslihan Karayel; “Deniz, insan için dünyanın en özgür ve eşit yeri” diyor.
Neslihan Karayel, 26 yıllık profesyonel iş yaşamında ağırlıklı olarak uluslararası firmalarda, dış ticaret ve tedarik zinciri konularında üst düzey yöneticilik yapmış başarılı bir iş insanı. Profesyonel yaşamını sürdürürken hobi olarak başladığı yatçılık ve yelken sporunu aldığı eğitimlerle, 2005 yılından itibaren profesyonel bir alana dönüştürmüş. Aynı zamanda Yachtmaster Offshore (Açık Deniz Yat Kaptanı) ve Türkiye Yelken Federasyonu yelkenli yatçılık eğitmeni. Türkiye’nin ilk ve tek kadın yelken inisiyatifi olan Women’s Sailing School’un da kurucusu. Uluslararası Kadınlar Kupası ve bu sene 15. kez düzenlenecek Uluslararası Kadınlar Yelken Haftası gibi özgün organizasyonları gerçekleştirmiş. 15 bin deniz milinden fazla deneyimi olan Karayel, Marmaris Netsel Marina’da “Masalım” adındaki teknesinde yaşamını sürdürüyor. Birçok denizcinin hayalini gerçekleştiren Neslihan Karayel ile Sailing Times olarak bir röportaj gerçekleştirdik. İşte Karayel’in sorularımıza verdiği cevaplar…
Sizi teknede yaşamaya iten sebepler neydi?
Profesyonel olarak çok farklı tekneler kullanıp, konakladım. Minimal yaşamı, hayat tarzı olarak çok önceden benimsemiştim. Doğanın içinde yaşam hep mutluluk ve huzur vermişti. Yıllarca kendime ait teknem olmasını istemiştim, tam bundan vazgeçmeye başlamıştım ki bir fırsat çıktı ve üç yıl önce bu hayali gerçeğe dönüştürebildim. Şu an 2007 model Bavaria 37ft teknemde yaşıyorum. Deniz ve doğa insana özgürlük ve eşitliği adil bir şekilde sunar, doğanın bir parçası olmak insanın ruhuna iyi geldiği gibi, yaşamı sadeleştirerek daha anlamlı kılmanıza rehberlik ediyor. Her an halatlarınızı bırakıp denize açılmanızın mümkün olması, ufkun ötesine geçme hayalinize, sizi daha yakın kılıyor.
Neden Marmaris’i tercih ettiniz?
Yatçılığın merkezi olarak kabul edilen bir yer ve ben de işim gereği 2010 yılında Bodrum’dan buraya taşınmıştım. Çocukluğumda sekiz yıl boyunca her yaz tatilini de Marmaris’te geçirmiştim. Bir anlamda yuvaya dönüş oldu benim için. Şimdilerde yangın ve betonla katledilmiş olsa da hala ayakta kalan doğası ve konumu ile istisna bir yer Marmaris. Günübirlik deniz havası almak ya da geceyi geçirmek için çok kısa sürede tekneyle ulaşıp konaklayabileceğiniz koylarının olması nedeniyle dünyanın en güzel köşelerinden biri. Yılın 8 ayında yelken yapma lüksünü sunuyor. Soğuktan rahatsız olmuyorsanız bu süre 12 aya uzayabiliyor. Yelkenli yatçılığa başlayanlar için de farklı esen rüzgarları ile eğitim açısından mükemmel bir koya sahip. Hem doğuya, hem de batıya seyir rotalarını oluşturmak da kolay. Tekneniz için de oldukça korunaklı ve her konuda ulaşımı kolay bir liman. Ancak her geçen sene böyle cömert bir doğayı korumak yerine, yok etmeye çalışıldığını görmek insanı çileden çıkartıyor. Gelecek nesillerden ödünç aldığımız dünyayı her yaşadığımız gün daha fazla kirletiyoruz. Gelecekte hiç iyi anılmayacağımızı düşünüyorum.
Teknede yaşamanın keyifli yanları nelerdir?
Her an her şey olabilir diye gülerek güne başlamak, sıradan bir gün pek geçmiyor teknede. Tabii ki insan kara yaşamına göre dizayn edilmiş ama tekne size denizde yaşama şansını sunuyor. Bir koydaysanız yataktan kalkıp duşunuzu denize atlayarak almak, gündoğumu ve günbatımını izlemek, her an hayatınıza yeni dostlukların girmesi. Yüzen bir evde yaşamak ve yeni yerler keşfetmek bilinen en keyifli yanı. Denizde olmak hem pratik hem de üretken bir yaşam sürmenize katkı sağlıyor. Ayrıca “Her gün yeni bir gün o gün de bugün” yani anda kalabilmeniz daha mümkün. Teknede 12 m2’lik bir iç mekanda yaşıyorsunuz, karada yaşam için bu çok küçük kabul edilebilir. Doğanın içinde olduğunuzda ise alanınız da genişliyor. Bir şeylere sahip olup, biriktirmek ve hep daha fazlasını istemek yerine doğaya ait olmayı seçmek, insanı daha özgür kılıyor.
Peki Teknede yaşamanın zorlukları nelerdir?
Her an her şey olabilir diye güne başlarken, sıradan olmayan günlerin birinde, o güne ait tüm hayalleriniz bir arıza çıkması ile suya düşebilir. Bu arıza siz bir yerde konaklarken ya da seyir anında da başınıza gelebilir. Kendi başınıza çözebileceğiniz bir sorunsa önemli değil ama dışardan yardım almanız gerekiyorsa maddi anlamda başınız biraz dertte oluyor. Çünkü basit bir vidanın bile denizcilikte fiyatı hemen Euro’ya bağlanıyor. Teknenizin yıllık bakımları, süreli güvenlik ekipmanlarının düzenli olarak bakımı ve yenilenmesi tabii ki birer maliyet. Özellikle son üç yıldır marina fiyatlarının da ışık hızıyla tavan yaptığını gördükçe tekne yaşamınızın devamını sağlayabilmek için endişeleriniz artıyor tabii. Yazın sıcağına, kışın soğuğuna, sert rüzgarlara hatta fırtınalara da çözümler üretebiliyorsunuz ya da çok dert etmiyorsunuz. Ancak kötü yönetilen bir ekonomiye pratik çözüm üretmek için sınırlarınızı çok zorlamanız gerekiyor. Hayallerinizi ve yaşamınızı başkalarının hırslarına teslim etmek istemiyorsanız direnmeye devam etmek zorundasınız. Teknenizde yaşıyorsanız unumu eledim, eleğimi astım demeniz de mümkün değil. Ama bu da insanın hayattan beklentileri ile alakalı, her yaptığınız seçim beraberinde bir fedakarlığı getiriyor. Kendi adıma tekne yaşamının bana sunduğu, aldıklarından hep fazla oldu. Gücüm yettiği kadar buna devam edeceğim.
Denizde olmak size neler hissettiriyor?
Sonsuz bir özgürlük duygusu ve doğaya karşı bir minnettarlık. Deniz çocukluğumdan beri yoldaştı benim için dört yaşımda İstanbul Rumeli Kavağı’nda beş metrelik suya, üzerimde can yeleği bile olmadan atıldığım andan beri… “Belki başka bir çocuk için travma olabilecek bir durumdu bu” ama benim için müthiş bir keşif oldu. Tabii ki atıldığım suyun çevresinde ailem sıralanmıştı ama dipten yüzeye çıkmayı kendi başıma başarmak da iyi bir yaşamsal deneyime özdeşti sanki 🙂 aslına bakarsanız deniz ve tekne yaşamı, hayatın da bir simülasyonu gibi. Deniz konusunda şanslı bir çocukluk geçirdim, Türkiye’nin bütün denizlerini yaşama şansım oldu. Bazen bir balıkçı teknesinde, bazen bir yatın üzerinde, bazen de sadece kıyısında hiç değişmeyen bir sevda gibiydi benim için deniz. O nedenle denizden uzak bir yaşam hiç düşünemem. Deniz yaşamı, insana varoluşsal felsefe ve bilgelik yolunda rehberlik ediyor. Daha büyük, daha lüks her şeyin daha fazlasını istemek bence insanın doğasına aykırı, ancak mevcut sistemde yaratılan toplumsal algı, insanın doğanın bir parçası olduğunu unutturmak üzerine kurulmuş. Güç ve hükmetmek hırsı insanlığın çok büyük bir zaafı. Denizle iç içe yaşamı tercih ettiyseniz bu tür hırslardan muaf olmanın özgürlüğünü ve keyfini sürüyorsunuzdur. Oltanızda kaçırdığınız, nedense hep o “büyük balık”! var ya, işte sizin hırsınız akşam makarnayla karnınız doyuncaya kadar sürüyor.
Denizciliğe dair, dünya turu gibi ya da başka bir hedefiniz, hayaliniz var mı?
Elbette her denizcinin hayali ufkun arkasındakini görebilmektir. Ancak bunu denizyolu ile yapmanın şartlarını oluşturamadım. Şu an yaşadığımız sular yabancı yatçılar tarafından dünyanın en güzel yelken bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Ben de bu koyları keşfederek ve yaşayarak devam ediyorum yolculuğuma. Buralara yeni düşen yerli ve yabancı dostlara rehberlik etmek de ayrı bir keyif veriyor. Eski bir dosta rastlamanın tadı ise çok başka güzel. Geçmişte açık deniz yelkenciliği yaptım, o bambaşka bir dünya, kara görmeden sadece denizin ortasında olmak, bir bakıma zamanı durdurmak gibi, biraz şiirsel olacak ama “keşfetmek uğruna cesaretle esaretin karışması” derim buna. İmkanlarım uygun olursa daha uzakları kendi teknemle keşfetme hayalimi hala canlı tutuyorum. Bununla beraber pozitif ayrımcılık yaparak daha çok kadını ve gençleri yelkenle tanıştırabilmek için geçmişte pandemi yüzünden eksik kalan sosyal projeleri hayata geçirebilmek de bir diğer arzum. Denizciliğin, bireylerin ve toplumun gelişmesinde önemli rolü olduğunu düşünüyorum.
Sizin gibi teknede yaşamak isteyen insanlara neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle eğitim ama eğitim derken sadece yelken ve tekne bilgisi ile sınırlamak değil. Denizciliği, kültürü ve görgüsüyle birlikte alacakları bir eğitimden bahsediyorum. Denizcilik üzerine eğitim kitaplarının yanında, çok değerleri denizcilerimizin bilgi ve deneyimlerini paylaştıkları kitapları okumalarının da önemli olduğunu düşünüyorum. Sonrasında farklı teknelerle denizcilik bilgi ve becerilerini geliştirip, nasıl bir teknede yaşamak istediklerine karar vermelerini öneriyorum. Hayatlarında ilk defa tekneye binmiş insanların hemen tekne alıp kullanmak istemeleri bana pek doğru gelmiyor açıkçası. Denizde örneklerini görüyoruz maalesef. Yakın çevrenizden dostlarınızın tekne seçiminiz için önerilerine de kulak verebilirsiniz tabii ki ama alacağınız tekneyi gördüğünüzde hissettiklerinizi de göz ardı etmeyin derim. Eğer ikinci el bir tekne alacaksanız mutlaka teknik açıdan profesyonel bir eksper yardımı da alınmalı. Sıfır tekne alıyorsanız da tekneyi teslim alırken deneyimli bir denizci dostunuzun yardımı da önemli olacaktır. Teknenizi kişiselleştirmek, ufak dokunuşlarla teknenizle bütünleşmek çok güzel bir duygu ama evinizi tekneye taşımak gibi bir hayaliniz varsa o zaman hiç tekne almayın derim. Kara yaşamınızı, denize taşımayın.
Eklemek ya da dikkat çekmek istediğiniz başka bir konu var mı?
Bana göre deniz, insan için dünyanın en özgür ve eşit yeri, sizi daha paylaşımcı ve iyi bir insan yapıyor. Doğa ile mücadele etmek yerine onunla bütünleşme çabası insanı daha medeni ve mutlu kılıyor. Çok sevdiğim yakın bir zamanda kaybettiğimiz denizci bir abimiz olan sevgili Cahit Üren’den duymuştum. “Denizcilik bir ulusun gülen yüzüdür” sözünü. Gülmek de devrimci bir eylem ise eğer, ne deniz yaşamınızdan, ne de gülüşünüz yüzünüzden eksik kalmasın.